06 Kasım 2025
  • İstanbul17°C
  • Ankara14°C
  • İzmir16°C
  • Konya13°C
  • Sakarya16°C
  • Şanlıurfa20°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep20°C

EBUBEKİR SİFİL'DEN: YİNE SURİYE

Suriye'de yaşananlar bağlamında, mazlumun yanında zalimin karşısında durmamız gerektiğini yazdıkça/söyledikçe bazı okuyucuların ithamkâr tutumlarıyla karşılaşıyorum.

Ebubekir Sifil'den: Yine Suriye

Bu argümanları sırasıyla ele alacak olursak;

1. Bölgede ABD tarafından hayata geçirilmeye çalışılan bir BOP olduğu, BOP'un ilk aşamada hedefinin İsrail'in güvenliğini garanti altına almak ve nihai aşamada büyük İsrail Devleti’ni kurmak olduğu da doğru.

Ancak bölgedeki bütün gelişmeleri bu plana bağlamak doğru değil. Adına "Arap Baharı" denilen bu süreç ilk başladığında temkin telkin eden yazılar yazan birisi olarak diyorum ki, bilhassa Mısır'daki gelişmelerin bu çerçevede değerlendirilemeyeceği gerçeğini görmemiz lazım. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî'nin açık beyanları ve İhvan iktidarını hazmedemeyen Batı'nın Mısır'da uygulamaya koyduğu tezgâhlar ve Hüsnü Mübarek kalıntısı laikçi bürokrasinin gösterdiği direnç bunu açık biçimde gözler önüne seriyor. Tabii bu gerçeği görebilmek için, İhvan'ın da "Batıcı/Amerikancı" olduğunu söyleyen İran propagandasının etkisinden kurtulmak gerekiyor.

Burada en az bunun kadar önemli ikinci bir gerçek daha var: Artık sağır sultan bile biliyor ki ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgali ayan-beyan İran'ın örtülü-açık desteğiyle olmuştur. Bunu hem İran hem ABD açık bir şekilde dile getirdi. Şu anda Irak'ta yönetimin ağırlıklı olarak Şiilerin kontrolünde bulunması da bunun açık bir göstergesi. Bunun anlamı şudur: ABD Irak'taki Şiileri Saddam'dan daha çok sevdiği için orada onları iktidara getirecek süreci kendi elleriyle hazırladı. Üstelik bu Şiiler, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimî'nin yaşadıklarının da açık bir şekilde gösterdiği gibi işbaşına gelir gelmez ilk icraat olarak oradaki Sünnileri sindirme politikasını hayata geçirdiler.

İslam dünyasında mezhep kavgasını körüklemek kadar büyük bir ihanet olamaz. Aklı başında hiçbir Müslüman Sünni-Şii çatışmasını arzu etmez. Ama bu gerçek, bir başka gerçeği görmemize engel olmamalı: İran kaynaklı Şii ideolojinin, İslam dünyasında kendi hâkimiyet ve hareket alanını genişletmek gibi bir hedefi vardır ve bu da gayet normaldir. Sünni ülkeler tarafından çevrelenmiş bir İran, Sünni dünya ile birlikte hareket etmeye mahkûm bir İran demektir. D–8 Projesi’nin içinde İran'ın da yer alıyor oluşunun hikmetini burada aramak gerekir. Hem nüfusu ve imkânları bakımından istifade edilecek bir güç, hem de 7 büyük Sünnî ülke tarafından çerçevelenmiş tek başına bir İran. Bu elbette son derece akıllıca idi.

(Devam edecek.)

02.04.2013 Milli Gazete

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.