30 Nisan 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara23°C

EKREM DEMİRLİ: ORUÇ VE DÜŞÜNCE

Uzun süreli açlık ve susuzlukla yaşayan, her türlü bedensel hazdan uzaklaşarak dünyada bir ölü gibi duran bir hindunun veya bir mistiğin ulaşamadığı hangi kemale üç beş saat aç kalan oruçlu ulaşabilir?

Ekrem Demirli: Oruç ve Düşünce

24 Mart 2023 Cuma 13:36

 Orucun temel rüknünü teşkil eden bedeni aç bırakmak, insanlığın öteden beri aşina olduğu bir riyazet tarzının ana unsurunu teşkil eder. Özellikle de yüksek düşüncelerle iştigal eden insanlar, açlıkla zihinlerini terbiye eder, bedeni atıl hale getiren yemek ve içmekten uzaklaşarak zihnin dinçliğine kavuşurlar. Açlığı düşünmenin olmazsa olmaz bir yöntemi kabul eden insanlar, sanki, yaşama güdülerimizle zihin arasında ters bir ilişki tesis ederek düşünmeyi içgüdüselliğin ötesinde bir yerde tasavvur ederler. Düşünebilmek için bedenin tasallutundan zihni kurtarmak birinci göreve kabul edilmiştir. Sufilerin dillerine pelesenk olmuş "az yemek, az konuşmak ve az uyumak" üçlemesinde açlık öteki iki unsurla eşit bir şekilde belirlemez yöntemi, açlık öteki iki unsurun sebebi olarak kabul edilir. Öyle ki gerçekte yöntem sadece açlık üzerine kuruludur demek mümkündür. Bu itibarla az yemek-içmek bedenin zayıflamasına yol açarak her türlü hareketin, bilhassa insanlarla ihtilatın yol açtığı konuşmanın azalmasına yol açarak zihni dışarıdan kopartarak içeriye döndürür. Oruç tutmanın veya mistik geleneklerdeki açlığın esas sebebi bedeni halsiz düşürmedir. Açlık bedeni zayıf düşürerek yaşam için gerekli zaruri ihtiyaçların ötesindeki hareketten onu alıkoyar, dikkatini ise aşırı hareketin ve koşuşturmanın unutturduğu hayatın anlamına ve var olmanın keyfiyetine çeker. Yemek azalınca doğal olarak su içme arzusu azalır; ikisinin azalmasıyla da uyku azalır veya neredeyse tamamen ortadan kalkar. Sufiler 'yemek-içmek genellikle şehvetten kaynaklanır' derken bedenin ihtiyacı ile bedene dayatılan ihtiyaç farkına dikkatimizi çekerler. Böylece birkaç netice birden ortaya çıkar: Birincisi bedenin sürekli yemek ve içmekle işgalinin yol açtığı yorgunluğun aşılmasıyla dinç ve dingin bir bedenin varlığıdır. Açlığı ilkece kabul edenler ihtiyacı sınırlı görerek 'lüzumsuz' olan tasarruflardan bedeni alıkoyan kimselerdir. Açlığın riyazet yöntemi olmasının ana fikri budur. Beden hem dışarıdan hem içeriden -yemek ve içmeklesürekli yorulur, beden yorulunca insan dikkati dağılır, hasıl olan fazlaca kuvvet ise insanı sürekler götürür.

Devamı: https://www.fikriyat.com/yazarlar/ekrem-demirli/2023/03/23/oruc-ve-dusunce

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.