EKREM KIZILTAŞ'TAN: "YOBAZ BİZİZ, EN GÜZEL TARAFLARIMIZLA BİZ!"

“Yobaz biziz, en güzel taraflarımızla biz!” Bu söz, bir kitapla bile anlatılması zor gözüken konuları bir cümle ya da en çok bir paragrafta anlatabilecek kadar muhteşem bir üsluba sahip olan rahmetli Cemil Meriç'in Bu Ülke isimli kitabından.

Paragrafın tamamı şöyle: "Yobazlık, Şark'ın nefis müdafası. Yobaz, samimiyet, yobaz kendini bir nass'a hapseden idrak; bir nass'a yani sonsuza. Yobaza düşmanlık, tarihe düşmanlık. Yobaz biziz, en güzel taraflarımızla biz."

Bir zamanlar sahip olunan ve şimdilerde kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimize her hal ü karda sahip çıkılması ve mutlaka yaşanması, dahası yaşatılması gerektiğini ifade etmek açısından müthiş bir söz bu. Hele de ‘yobaz' sözcüğünün, milletimizin değerlerine sahip çıkmak isteyenlere karşı bir suçlama vesilesi olarak kullanıldığı günlerde (1974) söylenmiş olması, bu sözün değerini daha da artırıyor.

Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi'ni barındıran Kızlarağası Medresesi binası, son birkaç gündür ‘Edebiyat Mevsimi' vesilesiyle tabir caizse dolup taştı adeta. Birliğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü katkısıyla gerçekleştirdiği ‘Ustaların İzinde' başlıklı bir dizi toplantı ile Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu, Cemil Meriç ve Sezai Karakoç'un çeşitli yönleriyle ele alındığı toplantıların sonuncusu bugün gerçekleştirilecek ve konu da Nuri Pakdil. Vakti olanların -tabii yer bulabilirlerse-, izlemeleri tavsiye olunur.

Cemil Meriç'le ilgili programı izlerken, başta girişte yazdığım olmak üzere, Rahmetli'nin aklımda kalan bazı unutulmaz cümlelerini tekrarlayıp durdum içimden. Ve hissettiğimiz, hatta bildiğimiz ama bir türlü layıkıyla ifade edemediğimiz bazı hususları ne kadar kolaylıkla ifade etmiş olduğunu bir kez daha anladım... Hem Doğu'yu ve hem de Batı'yı iyi bilmenin ve meseleleri ‘hakimane' yani mümkün oldukça tarafsız bir gözle değerlendirebilmekle alakalıydı belki de bu.

Umrandan Uygarlığa'nın ilk cümlesi mesela: “Bütün Kur'an'ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalı'nın gözünde Osmanlı'yız; Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!”

Ve yine Bu Ülke'den muhteşem bir başka söz: “Sağ ve sol; idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe'lerinden geliyor; ikisi de Avrupalı!” (Bu sözü: “İzm'ler; idrakimize giydirilen deli gömlekleri, itibarları menşe'lerinden geliyor; hepsi Avrupalı” olarak da okuyabilirsiniz.)

Avrupa Birliği ile münasebetler ve Birlik üyesi ülkelerin ülkemizle alakalı anlaşılması güç, çifte standart dolu tavırları gibi son zamanlarda yaşamakta olduğumuz birçok gelişme düşünülünce; bu sözlerin, sarf edildiği 70'li ve 80'li yılların öncesine olduğu gibi, günümüze ve hatta yarınlara da ışık tuttuğunu görüyoruz.

Normal olarak hepimizin, ama özellikle de gençlerimizin başta Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil olmak üzere, kim olduğumuzun tam manasıyla farkında olan ve eserlerinde bizim değerlerimizi terennüm eden isimlerin okumaları ve tanımaları çok önemli bir mesele.

Edebiyat Mevsimi gibi, memleketimizin kesinlikle unutulmaması gereken değerleri mesabesindeki insanları gençlerin daha iyi tanıması için yapılan faaliyetler tebrik ve takdire layık. Umulur ki bu faaliyetler, bundan sonra da artarak devam eder ve Kızlarağası Medresesi'nin avlusunu doldurup taşıran gençlere, bu ziyafetler daha geniş salonlarda verilir.

22.11.2013- Haber7

ekremkiziltas@gmail.com