- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul19°C▼
- Ankara16°C
- İzmir18°C
- Konya17°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon19°C
- Gaziantep22°C
“EMİN ÂKİF’İN HAYATIYLA İLGİLİ AYRINTILAR BENİ DERİN BİR HÜZNE GARK ETMİŞTİ”
Yusuf Turan Günaydın: “Emin Âkif’in Hayatıyla İlgili Ayrıntılar Beni Derin Bir Hüzne Gark Etmişti”

14 Temmuz 2021 Çarşamba 15:21
Yusuf Turan edebiyat araştırmalarıyla tanınan, birçok gizli saklı kalmış hatıraları, yazıları, şahsiyetleri ortaya çıkaran velut bir yazar. Nerede ne var, kim ne yazmış en ince ayrıntısına kadar biliyor. Ondaki kitap ve araştırma aşkını başka bir kimsede görmedim. Ciddi bir araştırmacı. Mehmet Akif’ten Sabahattin Ali’ye, Akif Emin’den Yahya Kemal’e, Kemal Edip Kürkçüoğlu’nun ders notlarına varana kadar birçok araştırma kitabıyla tanıyoruz. Tabi bunlar arasında Emin Akif çalışması bence oldukça önemli. Unutulmaya ve unutturulmaya terk edilmiş, Akif Emin’in İstiklal Harbi Hatıraları ve trajik hayatını anlatan kitabı büyük bir ilgi gördü. Akif ve oğlu Emin ilişkisinin gözler önüne seren, karanlıkta kalan bazı noktaları aydınlatan bu kitabı çerçevesinde yaptığımız röportajı zevkle okuyacağınız düşünüyoruz…
Âkif üzerine yapmış olduğunuz araştırmalarla tanıyoruz sizi. Mektuplarını topladınız, ayrıca oğlu Emin’in Babam Mehmet Âkif kitabını hazırladınız. Sizce halen Âkif hakkında ulaşılmayan bilgi ve belgeler var mıdır?
Mutlaka var. Zaman zaman karşımıza çıktığına göre, bu böyle… Zeytin Ağacı adlı bir meslekî ders kitabı yazmış olacağı kimin aklına gelirdi? Hakkındaki hiçbir kaynakta zikredilmeyen bir ayrıntıydı bu… Şimdi tıpkıbasımıyla birlikte basıldı ve elimizde o kitap. Başka meslekî kitapları da olabilir. Zeytin Ağacı neşrinden sonra Bardakçı başka kitaplarını da gördüğünü ama o zamanlar bunlarla ilgilenmediğini hayıflanarak yazdı biliyorsunuz…
Sonra mektuplarının bütünü yayımlanabilmiş değil. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Mithat Cemal’in Âkif monografisine bakınca, bugün kitaplaşanların dışında daha birçok mektuptan alıntılar görüyoruz orada. Peki Mithat Cemal bunları gördüyse asılları nerededir? Bu soruyu -çeşitli yazılarımda- defalarca sormuştum. Tecessüs sahibi biri çıkıp da araştırmadı…
Hiç üzerinde durmadığımız bir husus da acaba Âkif’e yazılan mektupların metinlerine veya müsveddelerine ulaşmak mümkün müdür? Biri olsun araştırıp peşine düştü mü bu hususun? Âkif’in gönderdiği mektuplar muhataplarının arşivlerinden veya kitaplarının arasından vs. bir şekilde karşımıza çıkıyor da, Âkif’e yazılanlar pek de bulunamıyor ve dolayısıyla yayımlanamıyor. Acaba Âkif kendisine yazılan mektupları yırtıp veya buruşturup atıyor muydu? Meraka değer…
Âkif Mısır’dan dönerken hiçbir şey getirmemişti, biliyoruz. Acaba Meâlinin müsveddeleriyle birlikte başka evrakını, oradaki dostlarına emanet etmiş miydi? Ettiyse bunlar arasında neler vardı? Varsa bunlar şimdi nerededir, kimdedir?
Bu arada bizzat peşinde olduğum bir malzeme grubu var. Şimdi ne olduğundan bahsetmeyeyim ama bakalım ne çıkar karşımıza?
Turinay düzenlemesiyle Safahat’a, kitap dışı şiirlerinden bulunabilenler alınmıştı. Peki başka yeni şiirlerine rastgelindi mi? Osmanlı süreli yayınları, sırf bu dikkatle bir tarandı mı?
Çok çok uzatabiliriz bu listeyi…
Âkif’in mektuplarını yayınladığınız, başkaları da Âkif mektupları yayınladı. Sizin kitabınızı onlardan ayıran şey nedir?
Diğer mektuplar ağırlıklı olarak ailesi fertlerine yazdıklarından oluşuyor. Benim bir araya getirdiklerim aile fertleriyle birlikte ağırlıklı olarak çeşitli dostlarına yazdıklarından oluşuyor: Eşref Edip, Mahir İz, Şerif Muhiddin Targan, Kuşçubaşı Eşref Sencer, Taşçıoğlu Süleyman Efendi, Şefik Kolaylı, Fuad Şemsi İnan, Hafız Ömer Aköz, Âsım Şakir Gören, Prenses Emine Abbas Halim, Mehmed Rasim Bey, Babanzade Ahmed Naim, Ömer Rıza Doğrul, Abdülillah Bey, Ispartalı Hakkı Efendi, Rıza Tevfik, Nuri Bey gibi bir kısmını tanımasak da çoğunu tanıdığımız zevat…
Benim derlememden sonra yayımlananlar ilk kez kamuoyuyla paylaşılmış metinlerdi. Benim derlediklerim ise uzun bir zaman dilimine dağılmış bir biçimde çeşitli süreli yayınlara dağılmış mektup neşirleriydi…
Emin Âkif’in yaşadığı trajedi uzun süre görmeden gelinmiş, üzeri örtülmüş adeta unutulmaya terk edilmiştir. Muhafazakâr kesimin bu duyarsızlığını neye bağlıyorsunuz?
Bu duyarsızlığı başlangıçta ben de anlayamamıştım. Fakat zamanla anladım ki, muhafazakâr kesim bu hususta ikiye ayrılıyor: Bir kesim Âkif’i “reformcu” addettiği için kendisini sevmiyor ve oğlunun akıbetini anlatırken bu sevgisizliği yansıtmaktan da çekinmiyorlar. Bazen bu kesimden birilerinin Âkif hakkındaki yazdıklarını okuyorum da, âdeta Mehmed Emin’in bu akıbetinden garip -belki de sadistçe demeliydim- bir zevk aldıkları intibaını doğuruyorlar. Bunların Âkif’in oğluyla ilgilenmek gibi fiilî bir girişim şöyle dursun bunun düşüncesini bile kafalarından geçirmedikleri anlaşılıyor. Bir tür “Oh olsun!” psikolojisi âdeta…
İslâmcı kesim ise Emin Âkif’ten beklediklerini bulamamış görünüyor. Emin’in İstiklal Harbi hatıralarını kitaplaştırdığımda bir kısım tanıdıklar bunları kitaplaştırmamdan dolayı beni ‘Keşke yapmasaydın!’ demişlerdi. Sebebini sorduğumda, Emin’in İstiklal Harbi’ne katılmak üzere babasıyla Anadolu’ya geçip Ankara’ya ulaştıklarında Meclis bahçesinde Atatürk’le karşılaşmalarını ve onun da başını okşadığını anlattığı bölüm sebebiyle olduğu cevabını almıştım bir büyüğümüzden… İslamcı kesimin bir kısmı Âkif’in İstiklal Harbi’ni desteklemesi, hadi desteklese de Meclis’te gerektiği gibi muhalefet etmeyişini hoş karşılamıyorlar diyebilirim.
Ben önce bu ilgisizliğin vebalini ailesinden sağ olanlara yüklemiştim. Fakat sonra Âkif’in torunu Selma Argon Hanımefendi’nin Dedem Mehmet Âkif kitabını okuyunca anladım ki, Emin, ailesi fertlerinden hep kaçmış, bizzat uzak durmuş… Çünkü kendisini onlar için utanılacak bir konumda görüyor…
Reşat Ekrem Koçu, Emin Âkif’in hayatının büyük çapta bir roman olabileceğini söylüyor. Siz onun üzerine geniş bir araştırma yapmış biri olarak neler söylersiniz?
Benim araştırmam çok geniş sayılmaz. Vakit fukarası olduğum için el yordamıyla yapabileceklerimi yaptım. Açık konuşayım; dizgi desteği almasaydım Emin Âkif’in hatıralarını hazırlayamamış olurdum hatta..
Reşat Ekrem’in Ansiklopedisi’nde “Emin Âkif” maddesini yazan Burhaneddin Olker, yukarıda söz ettiğiniz hususu vurgularken aslında oraya yazdıklarından çok daha fazlasını bilerek veriyor bu hükmü. Dolayısıyla bu soruyu keşke kendisine sorabilseydiniz..
Aslında Emin’in hayatını merkeze alan bir roman denemesi yayınlandı. Ama güçsüz bir deneme olduğu için hiçbir yankı uyandırmadı… Usta romancılarımız da bu konuya ilgi duymuyor anlaşılan… Bir ara Bilal Korkut adlı bir genç bana başvurdu ve Emin’in hayatıyla ilgili bir senaryo çalışması yaptığından söz etti. İstanbul’da bir kez de yüz yüze görüştük. Benden bir sinopsis hazırlamamı istemişti ama bir türlü beceremedim. Destek için Kültür Bakanlığına başvuracaktı; ne oldu bilmiyorum.
Bu bapta Emin’in hayatıyla ilgili daha fazla ayrıntıya ihtiyacımız olduğunu da bu vesileyle hatırlatmalıyım. Bu hususta bazı ayrıntıları biriktiriyorum şimdilik, müstakil bir yazı hacmine ulaştığında bir dergide paylaşırım inşallah. Bu ayrıntılar çoğalırsa daha başarılı bir Emin portresi ortaya çıkar şüphesiz..
Emin Âkif’i yazarken nasıl bir duygu yaşadınız? Onun trajik hayatında suçlu figür olarak Âkif’i gösterenler var. Oysa Âkif’in üzerine en çok titrediği oğlu Emin. Bu konuda Âkif’e haksızlık yapılmıyor mu?
Evet sizinle aynı kanaatteyim. Bir baba bir evladı için -o günün şartlarında- ancak Âkif’in yaptıklarını yapabilirdi; hatta onları dahi yapamazdı belki de… Emin Âkif’in hayatıyla ilgili ayrıntılar beni derin bir hüzne gark etmişti. Yine de Emin’in, babasının ilgilenmesi sonucu iyi yetişmiş bir genç olduğunu düşünüyorum. Emin’i, o bildiğimiz akıbete sürükleyen gerçekler üzerinde çok düşündüm. İnsan önce bir veya birkaç suçlu arıyor ister istemez. Ama bir müddet sonra bunun ne kadar sonuçsuz bir tavır olduğunu görüyorsunuz… Ailesi fertlerini suçlamanın da bir anlamı olmadığını az önce belirtmiştim…
Bir de birkaç yıl önce yayımlanan bir hatıratta Emin’in uyuşturucu alışkanlığının daha babasının yanında Mısır’dayken zengin aile çocuklarıyla arkadaşlığı sonucunda vuku bulduğu iddia edildi ki bunu çok çirkin bir yakıştırma olarak niteliyorum. Bu hususu genişçe yazacağım.
Âkif’in mektupları dikkatle okunursa eşiyle, çocuklarıyla ve bilhassa Emin’le ne derecede ilgilendiğine dair birçok bilgiye rastlanacaktır. Gerek ailesi İstanbul’da kendisi Mısır’dayken, gerekse ailesini Mısır’a getirttikten sonra…
Emin Âkif ile ilgili yeni bilgiler çıkar mı? Bu konudaki çalışmalarınız devam edecek mi?
Önceki sorularınızın birine cevap verirken söylemiştim: Birçok ayrıntı gölgede… Sizin, yayımlanmadan önce bana okumam için gönderdiğiniz Âkif hakkındaki çalışmanızda da rastladım yeni bir ayrıntıya. Bir de benim genişletmek istediğim ve bilgi topladığım ayrıntılar var; bunları daha da netleştirmek için bir miktar saha araştırması da gerekiyor… Ya nasib..
Âkif’in mektuplarını bir bütün olarak değerlendirdiğinizde neler söylersiniz? O mektuplarda en çok dikkatinizi çeken neydi?
En çok dikkatimi çeken şey, Mithat Cemal’in kitabında resmettiği “karakter abidesi Âkif” portresinin bizzat Âkif tarafından teyit ediliyor oluşuydu. Âkif bu teyidi, ‘Evet çok doğru söylüyorsunuz’ gibi cümlelerle yapmıyor elbette. Ama sadece muhatabının okuması için yazılmış mektup metinlerinde hemen hepimiz daha çıplak bir ruh hâliyle görünürüz değil mi? İşte Âkif -sanırım bir gün yayımlanacağını hiç düşünmediği- bu mektuplarında herkesin üzerinde ittifak ettiği örnek karakterinin bütün ipuçlarını farkında olmadan yansıtmış oluyor.. Tabii bu durum gündelik hayatında da böyleydi; mektuplarında da aynı ruh hâlini görmemiz hiç şaşırtıcı değildir.
Mektuplarında kullandığı bir ifade çok çarpıcı; karakteriyle asla bağdaştıramadığı bir durumu anlatırken şöyle diyor Âkif: “İnsanın şerefi öyle bir hasara uğramasın…”
Kısaca söylemem gerekirse bu mektuplar toplamında Âkif’in sunduğu her bir ayrıntı dikkat çekici görünüyor bana…
Âkif üzerine bu denli ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Yakın tarihimizin çok kritik bir döneminde yaşamış olmasına, bu dönemde sergilediği tavırlara ve bunların hepsini anlamlandıran ve o tavırlara zemin oluşturan hayranlık uyandırıcı karakterine bağlayabiliriz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Âkif’in takdir edilmesi kadar eleştirilmesi de normaldir. Takdir edenlerin Âkif’i hiç eleştirmedikleri sonucuna da varmamak gerek. Aynı şekilde eleştirenlerin de onu bütünüyle dışladıklarını sanmamalıdır. Haa, bütünüyle dışlayanlar da var elbette ama ‘karalama’ amacı taşıyan cümleler çok da dikkate alınacak şeyler değildir. Kuru övgünün veya bilinenleri tekrarlamanın da fazla bir esprisi olmasa gerek… Bütünlüklü bir Âkif portresi hem onu ‘ne ise o’ olarak anlamaya çalışanların, hem de eleştirenlerin yazıp çizdikleri sayesinde ortaya çıkabilir. Böylesi daha sağlıklıdır.
Mehmet Kurtoğlu
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.