- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
EMİN PAZARCI: BİR CIA UŞAĞININ ANATOMİSİ
Sanırım anlamışsınızdır Fetullah Gülen’den bahsedeceğimi. 15 Temmuz’un daha iyi anlaşılabilmesi için bu adamın kim olduğunu, geçmişten bugüne yaptıklarını ve kimlere hizmet ettiğini masaya yatırmak mutlaka gerekli…
14 Temmuz 2017 Cuma 10:44
1980 öncesinin en ateşli vaizlerinden biriydi O. Dönemin Cumhurbaşkanı’na ve Genelkurmay Başkanı’na yaptığı hakaretlerle ünlüydü. 12 Eylül’de darbe oldu, herkes içeri atıldı, ama o bir türlü bulunamadı. 1983’te tekrar ortaya çıktı. Üç yıl boyunca ne yaptı, kimlerle görüştü, belli değil.
Darbe yılları aslında bir dönüm noktasıydı. 1983’te tekrar ortaya çıktığında sarığı kafasından, cüppeyi sırtından atmıştı. Hızla yükselmeye başladı. Ülkenin dört bir yanında pıtrak gibi ortaya çıkan okullar, ışık evleri ve yurtları takip edebilmenin imkânı yoktu. İlk işaret o yıllarda geldi. Fetullah Gülen, oralarda Kur’an-ı Kerimdeğil, risalelerin okutulması emrini verdi.
1986’da Zaman Gazetesi’ni yayın hayatına soktu.
Arkasından öyle bir itilmişti ki, ışık hızıyla büyüyordu. Azerbaycan ve Gürcistan’dan dış geziler başlattı. Yabancı ülkelerde şirketler, okullar, üniversiteler açtı. Kazakistan’da 2 yılda 29 lise oluşturdu. Demirel’in Nazarbayev’e yazdığı tavsiye mektupları sonucu, Süleyman Demirel Üniversitesi’ni kurdu. Ardından Afrika, Balkanlar, Avrupa ve Amerika’ya açıldı. Çok kısa sürede dünyada okul açılmayan ülke kalmadı. 1990’larda alt yapı tamamladı. Küresel bir güç haline geldi.
O yıllarda, Türkiye’deki en büyük destekçileri İshak Alaton ve Üzeyir Garih gibi isimlerdi. Özellikle Üzeyir Garih anahtar görevi görüyor, bunları öve öve bitiremiyor, “cemaat” denilen yapıya kapanan bütün kapıları açıyordu. Sonra ne olduysa oldu, Garih öldürüldü. İlginçtir, “cemaat” denilen o güçlü yapı, katillerin peşine düşmedi!
O günlerde CIA raporları ortaya çıkmaya başladı. Onlardan birinde “Amerika, F.G sayesinde Orta Asya’ya bomboş bir İslamiyet götürdü” ifadesi yer alıyordu. Ardından durumu gören Rusya ve Özbekistan, “CIA’ya hizmet ediyorlar” diye açıktan Gülen okullarına savaş açtı.
Biz ise, algı operasyonları altında büyülenmiş gibiydik. Görmüyorduk, görmek istemiyorduk.
H H H
Herkesle iyi geçinen Gülen’in, Erdoğan’dan önce rahmetli Erbakan’la da yıldızı barışmadı. Bu yüzden 28 Şubat’ta çok etkili bir rol oynadı. Askerlerle el ele verip, REFAHYOL Hükümeti’ni ortadan kaldırdı. O arada, askerin içinden cemaatin üzerine yürümek isteyenler oldu. Karşılarına Bülent Ecevit dikildi. Belki de önceden planlanmış bir oyundu bu. Gülen, hemen Amerika’ya uçtu. Askerin üzerine yürüyüp yok etmek istediği bir din adamı görüntüsüne büründü. Bu gerekçeyi kullanan müritleri tarafından ilahlaştırıldı.
Buna karşılık, askerle el ele operasyonlara devam etti. Devletle hiçbir problemi olmayan cemaatlerin üzerine yürüdü. Onlara kumpaslar kurdu. Mesela İhlas Finans’ı bunlar batırdı.
Amerika, O’nu çok rahatlattı. Artık kontrol edilemiyordu. Yandaşlarının “Anavatan” adını verdikleri bir ülkede, faaliyetlerini daha fütursuzca yürütüyordu. Nitekim, Erdoğan 2012’de kendisini Türkiye’ye davet ettiğinde çıldırdı. Hemen medya ayağını devreye sokup, Erdoğan’ın üzerine saldı.
Devamı: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/emin-pazarci/bir-cia-usaginin--anatomisi-c2/haber-642518
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.