- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul18°C▼
- Ankara14°C
- İzmir20°C
- Konya16°C
- Sakarya18°C
- Şanlıurfa25°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep23°C
EN BÜYÜK FELAKET DEPREM Mİ?

D. Mehmet DOĞAN
10 Şubat 2023 Cuma 11:05
Deprem felaketi ilk andan itibaren hepimizi kuşattı. Günlerimiz, gecelerimiz deprem haberlerini takiple geçiyor. Enkaz altında bildiklerimiz, tanıdıklarımız, dostlarımız var; velhasıl biz varız, kulağımız kirişte.
Bu büyük felaket milletimizde var olan o müthiş yardımlaşma ve dayanışma şuurunu açığa çıkardı. Kim öne düşerse düşsün, ona destek olanlar var. Bizzat kendi yola düşenler az değil. Devlet kurumları yanında gönüllü (sivil) kuruluşlar da devrede. Yurt dışından çok sayıda arama kurtarma ekibi geliyor.
İspanyol ekibinden bir eleman yazıyor: "Bu gıda maddelerini (etli ekmek) vermek için bizleri yolda durdurdular. Kahvaltı ve tatlılar için para ödememize izin vermiyorlar. Buradaki bütün insanlar kurtarma ekipleriyle birlikte çalışıyor. Unutmayın, asıl kahramanlar onlar. Biz sadece onların umuduyuz."
Bütün bunlar depremin yaralarını sarmak için ümit verici belirtiler. Bu zor zamanda müşkilat çok, fakat resim asla karanlık değil.
Bu resmi karartmak isteyenler de yok değil. Tablonun negatifini karşımıza dikiyorlar!
Halkın samimi hislerini tersine çevirmek, güvensizlik meydana getirerek işi siyasi ranta tahvil etmek isteyenler var.
Siyasetimizin geçmişi ile ilgili çok acı bir hikâye var. Bu hikâye doğru mudur bilemiyorum; daha doğrusu gerçek olmamasını temenni ediyorum.
Balkan bozgunu sonucu Edirne düşerken İttihat terakkinin şeflerinden Talat Bey oradaymış ve Anadolu askerlerine “burası sizin vatanınız değil, neden savaşıyorsunuz” diyesiymiş.
Doğrusu bunu daha sonra “Talat Paşa” olarak anılacak tarihî şahsiyete yakıştıramıyorum. Fakat çeşitli yerlerde bu bilgiye rastladım.
Peki Talat neden böyle yapıyor?
Çünkü o sırada İttihat ve Terakki iktidarda değil. Siyaseten başarı değil, başarısızlık işlerine yarıyacak. Nitekim, Şükrü Paşa Edirne’de hiçbir şekilde destek almadan 5 ay direndi, fakat 26 Mart 1913’te şehir düştü. Bulgar askeri Silivri’ye kadar geldi…
Balkan Harbi felaketi iktidarı ele geçirmek için bekliyen İttihatçılara darbe fırsatı verdi, 23 ocak 1913’de Bâbıâli Baskını ile bu meramların erdiler. Osmanlıya karşı savaşmakta birleşen Balkan kavimleri, onun mirasını paylaşmakta birleşemedi, birbirlerine düştü. Bu fırsattan istifade eden Enver Paşa, Edirne’yi kurtardı.
Osmanlı Ordusu’nun harekâtı sürerken Bulgarlar Edirne’yi tahliye etti. Buna karşılık, askerlerimiz 20 temmuzda şehre girebilecekken üç gün bekletildi. Bu tam bir İttihatçı numarası idi! Edirne’nin kurtuluşunu 2. Meşrutiyet’in yıldönümü ile birleştirmek büyük bir propaganda vesilesi olabilirdi! Öyle oldu!
Güya gazeteci, tescilli hain Alaman mültecisi “depremle geldiler, depremle gidecekler” demiş! Bizi yıkan felaket, güya onun kurtarıcısı olacak!
Böyle felaketler, büyük yıkımlar siyaseti teslim alır. İktidar peşinde koşanlar için umulmadık fırsatlar ortaya çıkarır.
Millet can derdinde iken, bir kısım siyasiler neyin derdinde olabilir?
Kameralar karşısında milletin ihtiyacı olan teskin edici, yatıştırıcı sözler yerine saldırgan bir üslupla konuşan siyasiler neyin peşindedir?
Enkaz altından kurtulma mühleti sınırlı olan depremzedeler varken, siyaset bu mu olmalıdır? Enkaz kaldırılıp bilanço açığa çıktıktan sonra, salim akılla değerlendirmeler yapmak gerekirken, erkenden ihtiras fırtınası koparmak neye yarar?
Asıl soru şudur: Bu hiddetin, şiddetin millette karşılığı var mıdır?
İktidarı suçlamak neyi değiştirir? Eğer bir cürüm varsa iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset hedeftedir.
Merkezî iktidar yanında mahalli iktidar sahipleri işin içinde değil mi?
Deprem bölgesinde iki büyükşehir belediye başkanı ana muhalefete mensuptur. Şuna bakılmalı: Bunların döneminde ruhsat verilen ve yapılan binalardan kaçı yıkılmıştır, kaçı ayakta kalmıştır? Bunun önümüzdeki günlerde 10 belediye başkanı için de ciddi bir mesele olacağını bilmeliyiz.
Belediyeler imar izni verirken muhtemel bir deprem dikkat ettikleri bir husus olmuş mudur? Yoksa başka hesaplar mı dönmüştür?
Kamuoyunun dikkati mutlaka bu noktada toplanacaktır.
Belki de ana muhalefet lideri Hatay’daki manzarayı gördükten sonra böyle hedef saptırıcı bir konuşma yapmıştır.
Geçmiş yönetimler bu işin dışında mıdır? Onların devrinde yapılanlar “o zaman öyleydi” diye bir kenara atılabilir mi?
Velhasıl, önümüzdeki günler ciddi sorgulama günleri olacaktır. Sorgulayan biz olduğumuz gibi, sorgulanın da biz olduğumuz akıldan çıkarılmamalıdır!
Eğer kendimizi temize çıkarırsak, bilin ki asıl mes’ulü gizlemiş oluruz!
Ve eğer dürüstçe eksimizi artımızı ortaya koyabilirsek, bundan sonraki esas mesele olan şehirlerimizi sağlıklı şekilde inşa edebiliriz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.