- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
02 Kasım 2025- İstanbul18°C▼
- Ankara20°C
- İzmir23°C
- Konya19°C
- Sakarya21°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep25°C
ERBAKAN VE TOPÇU'NUN HOCASI İDİ ABDÜLAZİZ BEKKİNE
Abdülaziz Bekkine Hz.nin sohbet halkasında yoğunluğu üniversiteli gençler oluştururdu. Cumhuriyet döneminin kayda değer düşünürlerinden birçoğu sohbet halkasında yer almıştı. Muaz Ergü yazdı.

07 Ocak 2016 Perşembe 14:53
“İki nokta arasından bir doğru geçer. İkinci bir doğru geçmez. İnsan doğum ve ölüm arasında bu tek doğru üzerinde yürümelidir. Bu doğrunun adı Sırat-ı Müstakîm. Allah’ın Müslümanlara tarif ettiği tek doğru yoldur. Ve Müslümanların da ayrılmaması gerekli tek doğrudur.” Doğmakla ölmek arasındaki istikametimizi böyle açıklıyordu Abdülaziz Bekkine. Dosdoğru olmak, istikametten milim sapmamak… Bu yoldan sapmak çamura saplanmak, hedeften uzaklaşmak, yolda kalmak anlamına gelir. Bu iddialı cümleleri kurmak kolay gözükebilir. Zor olan bu cümleleri yaşamak, pratize etmek. Hem söylemek hem de yaşamak.
Abdülaziz Bekkine’nin hayatına baktığımızda söylediklerini aynı zamanda hayatında da görebiliriz. Vakar ve izzet sahibi… Neyi yaşıyorsa, hangi hal üzereyse onu dillendiriyordu. Özü ve sözü bir… Hayatında tezatlar, paradokslar yok. Dümdüz… Dinleyen ve kendini dinleten, edep timsali… Yalansız, riyasız… İstanbul’un Zeyrek semtinde ufak bir mescitte imamlık yapıyordu. Mescit ufaktı ama mescidin imamının ilim ve irfanı ummanlar gibiydi. Sohbetine katılanlar, sözlerinin etkisiyle kendisine bağlanırlardı. Sohbet halkasında profesörler, sanatçılar, din adamları, siyasetçiler, bürokratlar yer alırdı. Küçük mescitte büyük dünyalar düşlenir, düşlerin sahiciliğinde olgunlaşılırdı.
Sohbet halkasında yoğunluğu üniversiteli gençler oluşturuyordu
Nakşibendî tarikatının Halidiye koluna bağlı Gümüşhânevi dergâhı şeyhi Abdülaziz Bekkine, 1895’de İstanbul-Mercan’da doğdu. Aslen bugün Tataristan’ın başkenti olan Kazanlı. Kazan’dan göç ederek İstanbul’a yerleşen tüccar Halis Efendi’nin oğlu. Küçük yaşlarda Arapça ve din dersleri alanında eğitim aldı. On beş yaşına geldiğinde ailesiyle tekrar Kazan’a göçtüler. İlerleyen zamanlarda Buhara’ya giderek âlimlerden dini ilimler okudu. Babasının ölümü sonrası İstanbul’a yeniden döndüler. Bir süre ticaretle uğraştı. Sonra Beyazıt Medresesi’ne devam etti. Bu dönemde arkadaşıMehmed Zahit Kotku ile Gümüşhânevi dergâhına intisap ettiler. Tekirdağlı Şeyh Mustafa Feyzi Efendi’den icazet alarak irşada ve Râmuzu’l ehadis kitabından dersler yapmaya başladı. İstanbul’un çeşitli camilerinde imamlık yaptı. On üç yıl İstanbul-Zeyrek’teki Çivizâde Ümmü Gülsüm Camii’nde görev yaptı. Tekkelerin kapatılması sonrasında irşat görevine evinde devam etti. 1950 yılında ölümünden sonra irşad vazifesini ve cami imamlığını Mehmed Zahit Kotku sürdürdü.
Devamı: http://www.dunyabizim.com/Manset/22683/erbakan-ve-topcunun-hocasi-idi-abdulaziz-bekkine.html
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.