- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
EROL GÖKA'DAN: HEPİMİZ ÖLECEK YAŞTAYIZ!
Ölümü, olabilen en geç zamana ertelemeye çalışmak, sevdiklerimize “hayırlı, sağlıklı, uzun bir ömür” dilemek, çok anlaşılabilir, insani bir talep. Acaba kendimizi bu taleple sınırlıyor muyuz, yoksa daha fazlasını isteyecek kadar ileri gidiyor muyuz?
28 Haziran 2015 Pazar 14:09
Ölümü, olabilen en geç zamana ertelemeye çalışmak, sevdiklerimize “hayırlı, sağlıklı, uzun bir ömür” dilemek, çok anlaşılabilir, insani bir talep. Acaba kendimizi bu taleple sınırlıyor muyuz, yoksa daha fazlasını isteyecek kadar ileri gidiyor muyuz? “Ant olsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve hatta şirk koşanlardan bile daha tutkun bulursun. Onlardan bazıları bin sene yaşamayı arzu ederler” (Bakara, 2/96) kutlu sözünün muhataplarından birisi de biz miyiz?
Ölümsüzlük arzusu, insanla yaşıt... Bilinen en eski mitoloji ve destanlarda hep bu tema işlenmiş; Gılgamış da Prometheus da, en büyük amaçları ölümsüzlüğe ulaşmak için uğraşmışlar. Hemen her kültürde ölümsüzlüğün aranışı ve bulunuşu ama kaybedilişi hakkında, bizim Lokman Hekim'imize benzer bir anlatı var.
Ölümü alabildiğine geciktirmeye çalışmakla ölümsüzlüğü arzulamak arasındaki sınır nerede? Belli değil. Belki de bu ikisi, aynı şeyin nicelik açısından farklı görünümleri. Hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşayıp gitmemiz, sanki dünyada ölüm yokmuş gibi kayıtsız kalışımız, ölümsüzlük arzumuzdan olmasın sakın. Hz. Muhammed'in (sav) “İnsanda iki şey yaşlanmaz: yaşama arzusu ve mal sevgisi” sözü, sürekli yaşama arzusunun adeta doğuştan olduğu şeklinde yorumlanamaz mı?
Birisi çıkıp “Ölümsüzlük arzusu da fanilik bilincimiz gibi tamamen insana özgü, insanın bir başka gerçekliğidir. Ölümsüzlüğü arzulamak, hep yaşamayı istemek, bütün insanlarda güçlü bir biçimde yer etmiştir” derse, kendi adıma bu söze kolayca itiraz edemem. Zaten ilahiyat açısından bakıldığında, insanın ölümsüzlüğü arzulaması, onun fıtratında, mayasında varmış gibi görünüyor. Kur'an-ı Kerim'de (Araf 7/20; Taha 7/120) Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın işlemiş oldukları günahın, Şeytan tarafından kandırılmalarının nedeni olarak ölümsüzlük arzusu gösteriliyor. Şeytan, Hz. Âdem ve Hz. Havva'yı “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı” sözleriyle kandırarak, yasak meyveyi yemeye kışkırtmış. Böyle bakıldığında, insanın yeryüzüne düşüşünde, dünyaya gönderilmesinde fıtratındaki ölümsüzlük arzusunun da önemli bir payı bulunuyor diyebiliriz.
Devamı için: http://www.yenisafak.com/yazarlar/ErolG%C3%B6ka/hepimiz-olecek-yastayiz-2014715
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.