04 Mayıs 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara11°C

ESKİ MÜCELLİTLERDEN BUGÜNE NE KALDI?

Türk cilt sanatı zirve dönemini Osmanlı ile yaşamış. Osmanlı döneminde de bu sanata ayrı bir ihtimam gösteren isim Fatih Sultan Mehmet olmuştur. Kamil Büyüker yazdı.   Estetik dokunuş hayatın her anını başka bir halete bürüyor.

Eski mücellitlerden bugüne ne kaldı?

klasik-osmanli-cildinden-bir-oronek
Türk cilt sanatı zirve dönemini Osmanlı ile yaşamış. Osmanlı döneminde de bu sanata ayrı bir ihtimam gösteren isim Fatih Sultan Mehmet olmuştur. Kamil Büyüker yazdı.

 

Estetik dokunuş hayatın her anını başka bir halete bürüyor. Bu dokunuş kitaplarda, kitap kapaklarında olursa peki durum nasıl olur? Bu sorunun cevabını kitap üzerine kurulu bir medeniyetten ve onun kitap kapaklarından başlayarak gösterdiği zarafetten anlamaya ve almaya çalışacağız.

 

Evvela medeniyetimiz “Oku” hitabı üzerine inşa edilince, bütün kitaplar da bir kitabın anlaşılması için okunmuş, onu anlamaya vesile olduğu için baş tacı edilmiş. Hâl böyle olunca ilimde süreklilik için yazılan metinlerin tekrarı, okunması, çoğaltılması gündeme gelmektedir. Yani önce kitabın muhafazası, bir kılıfa girmesi. Cild kelimesi Arapçada deri anlamına gelmekte. Ciltten murad kitabın muhafazası ve uzun ömürlü hâle gelmesi. O yüzden kitaba geçirilen kaba cild, teclid (ciltleme) işini yapanlara mücellid (ciltçi) denilmektedir.

 

Kitap cildinin atası Uygurlar

O vakitler kullanılan malzemenin deri olması hasebiyle cild kelimesi yaygınlık kazanmıştır. İlk cild örneklerini Uygurlar döneminde yani MS. VII. yıllarına ait Karahoço kazılarında rastlanan örneklerden anlıyoruz. Yani bugünkü manada deriyle kaplı bir kitap cildini ilk defa Uygurlular yapmıştır. Uygurlu sanatkarlar ciltçilikte Çin’i de etkisine alarak oradan İran’a geçmiştir. IX. yüzyılda da Halife Mutasım-Billah zamanında Samarra’ya giden Uygur Türkleri bu ülkelerde ciltçiliğin gelişmesine katkıda bulunmuşlar. Zamanla farklı coğrafyalar, farklı İslam medeniyetleri ile etkileşime giren cilt sanatında da farklı üsluplar doğmuş. Özellikle yazmalar üzerine süregelen ilimde zirve yapmış Taşkent, Buhara, İstanbul, Semerkand, Tebriz, Isfahan, Herat, Bağdat, Şam, Mekke, Medine, Kahire, Endülüs gibi şehirlerde okunan eserlerin kapaklarında mücerret bir medeniyet nakşı görmek mümkündür. Bununla beraber kaynaklarda Hatayi, Herat, Türk, Arap, Mağribi, Buharay-ı Cedid, Rumi gibi cilt üsluplarının bölgelere göre oluştuğunu görmekteyiz. (Aydın Çakırtaş, “Türk Cilt Sanatı”, El Sanatları Dergisi, (2009) sayı:7, s.114-119)

 

Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17672/eski-mucellitlerden-bugune-ne-kaldi.html

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.