22 Ekim 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara15°C
  • İzmir22°C
  • Konya18°C
  • Sakarya16°C
  • Şanlıurfa22°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep18°C

EY NEFSİM-6

M. Ali ABAKAY



Ey Nefsim, bilmekteyim ki can sıkıcı satırlarda seninle hasbihalimizde sana ağır kelimeler sarf ettim. Bilmelisin ki söylediğim genelde sana, özelde kendime dair ifadelerdir. 
Bilmeni isterim ki yaşadığımız çağda karşı karşıya bulunduğumuz birçok sıkıntı, kaynağını insanın kendi nefsinden alır. Ki nefisler öyledir ki bazen insanın etrafındaki kişilerin kışkırtmasıyla kendisini eleştirilmez bulur, kendisini bulunmaz ''Hind Kumaşı'' olarak sanır ve dünyada beklenen kurtarıcının kendisinden bir başkası olmadığına kendi kendisini inandırtır. Görmez misin, Sırat-ı Müstakîym üzerinde olup, sonradan yoldan çıkanları?
...
Ey Nefsim, fazla okumadım, çok dolaşmadım. Dünyada kendi memleketi dışına pek nadir çıkan ben, birçok insanla tanışmadan edemedim. Onlarla konuşmadan önce kendilerini dinledim. 
Edebiyatla içiçe olan dünyamı bilirsin. Can sıkıntımı hafifletme adına, uğraştığım konuları zaten paylaşmaktayım, birçok kişiyle. Kabul görür ya da görmez, o değildir önemli olna. Önmeli olna yazabilmektir, bir yönüyle. 
Kalemimiz yazıncaya kadar, dilimiz döndüğünceye kadar varız, kimsenin bizi tanımadığı ortamda, meydanda, söyleyecek sözü olduğunu iddia eden bir olarak. Lakin b u senin kendi kendine paye çıkartmana vesile olmasın.  

Sakın olasın ki "Benden daha iyisini yazacak kimse yok" fitnesine kendini kaptırmayasın. 
Kendi kendini sorgula ve kendi kendindne emin olmadıkça konuşma. 
Söz sırası sana gelmedikçe ve senden bir şey sorulmadıkça konuşma. İ
şin olmayan iş hakkında söz sarf etme. 
Sen herşeyi bilecek olgunlukta değilsin. 
İnsanın herşey hakkında fikrini beyan etmesi mümkünatın dışındadır. 
Ne zaman görülmüştür ki bir bahçevanın kalkıp makasla sürgün çırpmasına dayanıp dünyanın en iyi terzisi olma sevdası? 
Sakın ola ki ilginden uzakta olan işlere dair bilgi ukalalğına girişme.
...
Ey Nefsim, biliyorum ki ehil olmayan çokları, belli makama ve mevkiîye bir yolla kendisini atmıştır. 
Bilmekteyim ki bu seni oldukça üzmektedir. 
Senin yapacağını onların on tanesi de yapamazken, günümüz insanının işleri bazen ehil kimselere vermeyişine üzülmektesin. 
Hele bir de "Ağlamayan bebeğe mama vermezler" demeleri yok mu bazılarının, cinler tepesine çıkar insanın:
-Sanata, edebiyata, kültüre, fikre hizmeti geçenlerin bir başkasının önünde el-pençe divan durarak, onların nefsinin hoşuna gidecek sözler sarf etmeleri bekleniyorsa, bu işin ehli olanlar, binbir sıkıntı çekerek, içinde bulundukları ortamdan daha memnun kalır. Bilmeniz lazım ki işin ehli iş başına geçirilmedikçe yapılanlar eksik kalır, sakıt olur, kıyameti beklemek gerekir. 
-Efendi, bizi yanlış anlamayın. Bal tutan parmağını yalar...
...
Ey Nefsim, sen de bilirsin ki gözün ne baldadır ne de rahattadır. İşin kalemle varoluşunu cümle âleme haberdar etmendir. Bir başkasının karşısında el-pençe duran her kim ise o işin ehli olmaktan uzaktır. Kişi vazifesini yaptıktan sonra görevini vicdanının sesini dinleyerek tamamlama rahatlığındadır. Görev, iki imza atıp, üç kişiye emretmek değildir. İşi ehline vermeyenler, sorumluluklarının ne olduğunu bilir. Bir beldede kimse bir işin sorumluluğunu üstlenmiyorsa, herkes sorumluluğun mükellefiyeti altındadır. Biri o işi yapmayıncaya kadar, o belde üzerinde sorumluluk durur. 
...
Ey Nefsim, kartal görmeyen kişinin karganın kanatlarına bakıp, kartalı tarifinden haberdar mısın? 
Ey Nefsim, Mevlananın körlerin fili tarif ederken, körlerin hallerini anlatmasını okudun mu? 
Ey Nefsim,sen, hiç serçe sürüsünde serçelerle uçan kanaryaya rastladın mı? 
Ey Nefsim, Sen, "tuzla şeker aynı renktedir" diye tadlarının da "aynı" olduğunu mu sanırsın? 
...
Ey Nefsim, "Saltanat ehline fazla yanaşma" ihtarına uyan benliğim, sorumsuzlukları-olumsuzlukları görünce, siyasî anlayışlara kurban edilen bir çok mevkii ve makama ehil olmayanların getirilmesi karşısında şaşırmaktadır. Bu mevkii ve makam sahiplerine sual edilirse yaptıkları iş, cevap vermekte zorlanacaklardır. Elbette danışmanlarından, yardımcılarından himmet bekleyeceklerdir. Onların işi ne çetin bir iştir!..
....
Ey Nefsim, hangi vakitte olursa olsun, hiçbir rûzîgâr'ın önünde eğilme ve doğruların takipçisi ol. Mücevheratın değeri geç bilinse dahi kıymetinden birşey kaybetmez. Fakat, sabır acıdır, meyvesi tatlıdır. 
Ey Nefsim, elbette çevrende olup bitenleri herkes görür. Kültürde, sanatta, edebiyatta, tarihte "Hamilî kart yakınımdır" deme lüksüne kimse sahip değildir. Bakarız ve kabul görmülmezsek, ya susarız ya kalemi kırar, kimsenin bizi tanımadığı memleketlere gideriz:
-Hoş geldiniz. Ne işle müşerrefsiniz?
-Rabbimin garip kuluyum. Ne iş olsa yaparım. Şu midenin siteminden bıktım, ifsadından artık yoruldum. 
-Şu hayvanları otlatabilir misin?
Ey Nefsim, oturacağınız bu yaştan sonra, Peygamberî meslek olan çobanlıkla iaşemizi sağlayacağız. Arada bir şiir yazmak için bir tomar kâğıd ve bir kurşunî kâlem yeter. 
....
Belki bir gün düşlediğimiz kapılar, ardına kadar yüzümüze açılır. 
Ol zaman yapılan tahribatı gidermeye gücümüz olmayacağı için, tüm tekliflere rağmen, nazikâne reddederiz. 
Yaş geçince ve heves kalmayınca, ne yapılsa beyhude bir uğraştır, yapılması düşünülen. 
Ey Nefsim, üzerimize düşen ihtardır, onlara düşen doğruyu bulmaktır. 
Onlar, yanlışlığın içinde oldukları müddetçe doğruyu bulmaktan yana talihleri yaver gitmez.
Ey nefsim, daima sana söylediğim gibi, her şey zamanında güzeldir. 
Gençlik zamanında ihtiyarlık olmaz, ihtiyarlık zamanında gençliğe göre hayat mümkün değil. 
İnsanı ne üzer bilir misin, Ey Nefsim? 
-Haklı olmana rağmen sözüne itibar edecek olanların olmayışı ya da seni arayanların senden haberdar olmayışı.
.....
Ey Nefsim, sana zulmetmeyi asla aklımdan geçirmedim. Belki bu seslenişimi, "Sen daha rahat edesin" diye kaleme almakla beni suçlayan çıkabilir. Onlara şimdiden derim ki" Bana ve nefsime zulmetmeyin. Zulmedenleri Allah sevmez."
Ey Nefsim, sadece sana benden ve düşüncemden dolayı gelecek olan her hareket ve sıkıntı, bilmen lazım ki seni üzecektir. "Allah Yeter!.." deyip, her sıkıntıdan seni kurtaracak anahtar, hem dilimizde hem lisanımızda hem elimizdedir, hem kalemimizdedir. Kimsenin bu kadar güvence karşısında seni üzmeye ne gücü yeter ne cesareti.

 

29.04.2012

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.