- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul20°C▼
- Ankara16°C
- İzmir23°C
- Konya19°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa23°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep20°C
EY NEFSİM!.. BENDEN NE İSTERSİN?

M. Ali ABAKAY
EY NEFSİM / 2
Ey Nefsim!.. Hayata bakarken nice olumsuzluklara şahid olan benliğim, haksızlıklar karşısında eli böğründe durup, boynu bükük şekilde, ızdırabı yaşarken, hak için , adalet için meydanlarda olanların ne derecede haktan ve adaletten yana olduklarını müşahade etti.
İnsanların kendi benliklerini yitirip, özünü kaybedip, bir başka kültürü kendilerine kurtarıcı seçerken, alıştırıldıkları ve inandırıldıkları alışkanlıklarını atalarının inancını nasıl terk etmezse öyle sımısıkı sarıldıklarını görünce, istenenin ne olduğunu dahi bilmeyenler, onlara alkış tutarken, ben boynu büküklüğüme ağladım, seninle ne duruma düştüğümüze yandım.
Anladım ki çağın medyasının yönlendirilmesiyle ak olan kara, siyah olan da beyaz hale getirilebiliyormuş. Bir ilüzyon haline getirilen haber kaynakları, kim ne kadar fazla maddî imkân sunarsa ibrelerini o tarafa çevirmektedir.
Bu ibreleri çevirenlerin adı-sanı ortada iken, veren ellerin gizemliliğini koruması ve birdenbire oratadan kaybolması, içine düştüğümüz sıkıntıların adresi iken, şimdi kimseciklerin yaptıklarına sahip çıkmaması durumu söz konusudur. Demek rüzgar gülü olanlar da yalnız bırakıldı.
Ne kadar yaşayacağımızı canı veren bilir. Ki ne zaman dünya değiştireceğimiz meçhuldür. Ne vakit içecek bir tas suyumuz kalmadıysa bir lokma emeğimiz tükendiyse ol vakt, dünya değiştirmemiz mukadderdir. Bu sebeple biz, kendi nefsimizle sıgaya çekileceğiz. Yaptıklarımızla imtihan edileceğiz.
Ey Nefsim!.. Sana ağır gelenler vardır, bilirim. Bilmen lazım ki iki-üç günlük dünyada karşılaştığımız zorluklara göğüs gerdiğimizde önümüzdeki genişlikler ardı sıra gelir. Kendi nefsine sahip olmayanın insan olarak kendisini görmesi düşünülemez.
Hırsına, ihtirasına engel olmaması insanın, zaman içinde etten ve kemikten olan bedeniyle ruhu bir araya gelince bir canavar ortaya çıkar. Bu canavarlık yüzünden değil midir ki insanlığın karşı karşıya olduğu sıkıntılar, kıyımlar, katliamlar, savaşlar?
İnsanoğlu, kendi benliğinden çıktığında, öz değerlerini kaybettiğinde ve insanî vasıflarından soyunduğu anda kendisini firavun olarak görmez mi? Bunca piramidin neden yapıldığı, başka nasıl bir izaha muhtaçtır? Devasa anıtların dikilmesinin sebebi nedendir? Hnagi imparator, ölümü sade vatandaş gibi kabul etmiştir?
Bir mızrağın ucuna takılan kefenini bir münadî ile gezdireten Selahaddin, dünyada bir mala mülke sahip olmadığını aşikâr ederken, nefsini nasıl ıslâh etmişti? O'nu buna sürükleyen neydi?
Yanında bir yemek kabı, bir su kabı ve hurma şiltesinden başka bir şeyi olmayan Ebu Zer, neden bu nimetlerin karşılığını veremeyeceğini söyler dururdu?
Bir eline şemsi bir eline kameri verseler de ideal olandan vaz geçmeyeceğini söyleyen İnsan, neyi kast ediyordu, savaşı küçük görüp nefsle mücahadenin daha önemli olduğunu belirtirken?
E Nefsim!.. Bu devranda yaşarken olanları vebitenleri gözlemlerken insanların içinde yaşadığı ihtişamdan ve debdebeden ürküyorum, açıkçası. Normal bir yaşantıdan beş yıldızlı (?) otellerde geceleyenlerin içinde bulunduğu bataklığı kimse bana kendisini haklı göstererek anlatmasın. Kimse bunun hakjlı sebebplerini izah edemez. İnsanlık açlıkla susuzlukla boğuşurken, bazılarının elindeki parasına güvenerek (!), "Ben kazandım, harcama hakkı benimdir." safsatasına sığınarak, kendisini savunması, gözümüzde kendisini haklı çıkartamaz.
Üç nimeti bir arada tükettikleri için şikâyet edilen iki gönül dostunun muhakamesi gelir, arada bir aklıma. Sorgu-sula sonrası, birinin ekmeği, birinin soğanı vardır ve bir kuyu başındadırlar. Tebessüm etmesi muhtemel olan O, verilen cevabı beğenir. Üç nimeti insanın bir sofrada paylaşması mümkün müdür? Bundan ders almayanların, elli nimeti bir arada tüketirken, "Ya Rabbi, bulamayanlara da nasip et!.." dualarına ben, bir kul olarak "Amin!.." denilmesi taraftarı değilim.
Ey Nefsim!.. Kendimizi arada bir sıgaya çekersek, israftan kaçınırsak ve kul olduğumuzu unutmasak, göreceksin ki hayatın manası daha bir zenginleşir ve yaşamın paylaşımlarla daha güzel olduğu ortaya çıkar.
Ne zaman?
Ey Nefsim!.. Bu her zaman için geçerli olan bir durum olmalıdır.
Önce yaşadığımız binalara, içinde olan eşyaya ve tükettiklerimize bakalım. Sonra elli-altmış yıllık bir dünya ömrüne ve bu verilen nimetlere karşılık, şükrümüze ve bu kolaylıklara rağmen sitem dolu düşüncemize ve ileride yitikler arasına karışacak olan ismimize ve söylenip de uymadığımız kurallara bakalım.
Ey Nefsim!.. Yaşamı çirkinleştirme adına benden ne istersin?
24.04.2012
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.