- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul20°C▼
- Ankara22°C
- İzmir23°C
- Konya24°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa28°C
- Trabzon20°C
- Gaziantep27°C
"FARUK ŞİŞMAN"IN PORTRESİ

Fahri TUNA
Faruk Şişman;
Babasının Soyadını Unutan Adam
Adı “Faruk”.
Yani “fark eden” adam!
Neyi?
Farkında değil ki…
Otuz beşinde saçlarının – tek tel kalmamacasına – dökülmesini
Ne kadar “Sakaryalım” diye iddia etse de “Bilecikli”liği su götürmez; aslen Vezirhanlıdır ya, ne baba ocağını bilir, ne de dede ocağını tanır.
Dalgın adam, dalgınlığı meslek edinmiş adam, dalgınlığı sanat edinmiş adam.
Baba tarafından “Yörük”, anne tarafından “Selanikli”dir ya; Geyve’nin Pomaklar mahallesinde büyüdüğünden ve cimri olduğundan, eşi Fatma’ya göre o “kesin Pomak”tır; “inatçılığı” da kesin delilidir.
Faruk göre hayattaki bütün olumsuzlukların tek bir sorumlusu vardır: Eşi Fatma. Sigarayı bir türlü bırakamayışından Fenerbahçe’nin Denizli’de ve Saraçoğlu’nda şampiyonluğu kaçırışına kadar… Ayvaları don vurmuşsa suçlu Fatma’dır, belediye otobüsünün lastiği patlamış da işe geç kalmışsa suçlu tartışmasız Fatma’dır, Kütahya yolunda trafik cezası yenilmişse sorumlu kesinkes Fatma’dır. Aile dostlarının “Fatma’yla aran nasıl?” sorusuna Faruk’un cevabı klasiktir: “Görüşmezsek iyi…”
Faruk Şişman arkadaş çevresinin Kemal Sunal’ı yani “Keloğlan”ıdır: Hayatta hiç yalan
söylemeyen bir adam gösterin dense, ilk akla gelecek kişi Faruk Şişman’dır. Yalansız dolansız olduğu için de bütün olayların sonunda “galip” odur; zira Allah Faruk’a her zaman yardım eder.
Yalanı dolanı, fiyakası cakası, entrikası yoktur; “olduğu gibi” adamdır.
Her zaman güler yüzlü, her zaman neşeli, her zaman pozitiftir.
“Eşe dosta ayıp olur” düşüncesiyle hiçbir gün hiç kimseden – kendisi için – bir şey isteyememiştir; o bir mahcupluk abidesidir.
İş hayatına “Bandocu” olarak başlayan Faruk’un, ayıp olmasın diye şefinin komşusunun yüzünü bile görmediği kızıyla nikahtan döndüğü rivayet edilir.
Eşi Fatma’yla ezeli tartışması şudur: Evliliklerinin haftasında – büyüklere börek yemeye gidildiğinde kahve içerken – Faruk’un eski sevgilisinin fotoğrafı nereden düşmüştür? Faruk’a göre “kesinlikle kendi cüzdanı”ndan, Fatma’ya göreyse “kesinlikle aile albümü”nden… Taraflar tam yirmi beş senedir iddia ve tezlerinden milim sapma göstermemektedirler; Faruk’a göre “bu konu Ahirette çözülebilir ancak.”
Faruk’un hayatta vaz geçemediği iki tutkusu vardır – Fahri Tuna’ya göre Faruk Şişman’ın kanında dolaşan iki mikrop da bunlardır zaten-: Sigara ve Fenerbahçe. Evladı gibi sevdiği Fenerbahçesi’nin şampiyon olması ve Avrupa’ya açılabilmesi için etmedik dua, denemedik yol bırakmayan Faruk’un Burgazada’daki Rum Kilisesinde mum yaktığına bile şahit olanlar vardır.
İki şeyden hep hayıflanır: Fenerbahçe’nin yirmi sekiz yıldır Türkiye Kupasını alamamış olması, 12 Eylül öncesinde kazandığı beden eğitimi öğretmenliğini anarşi yüzünden okuyamamış olması: “Fenerbahçe kupayı en son aldığında askerdeydim; teskere aldım alamadık, işe girdim alamadık, evlendim alamadık, çocuğum doğdu alamadık, çocuğum ilkokula başladı alamadık, çocuğum ortaokula başladı alamadık, çocuğum liseye başladı, çocuğum üniversiteye başladı alamadık, çocuğum üniversiteyi bitirdi alamadık, çocuğum polis oldu işe başladı alamadık…. En son final mübarek belde Urfa’da oynanıyor, burada alırız diye umutlandık, orada da alamadık. Finalin Mekke’de oynanmasından başka da umudumuz kalmadı. Ben gençliğimde kupayı gördüm de 25 yaşına gelen oğlumun nesli göremedi, ona çok üzülüyorum” der durur Faruk.
Çocukluk aşkına ithafen “sosyalist” olmayı seçen Faruk, sevgilisinin Taksim’de 35 kişinin katledildiği meşhur 1 Mayıs 1977 mitingine “yarın gidiyoruz değil mi” teklifine “babamdan izin alayım da” cevabını verince “Devrimci babasından izin almaz, senden de Devrimci olmaz” fırçasını yiyip terk edilince, o üzüntü ve dalgınlıklı kendisini Ülkü Ocaklarına kaydolurken buluvermiştir.
Bir gün “Filo Kargo” yerine dalgınlıkla “servis arkadaşları”yla görüşen, bir başka gün oğlunun üniversite tercihini “aynı mesafede” diye dalgınlıkla Kütahya yerine Kırşehir yapan, bir başka gün dalgınlıkla “bu sene de yılbaşı kışa geldi” diyen Faruk Şişman, dalgınlık abidesi olduğu kadar dürüstlük, temizlik ve efendilik abidesidir de.
Bir bahar sabahı kahvaltı sofrasında “benim babamın soyadı neydi?” diye sorması, gülüşmeler üzerine “özür dilerim, ben aslında amcamın soyadı neydi diye soracaktım” demesi onun karakterini en iyi anlatan cümledir.
Faruk Şişman;
Babasının soyadını unutan adam.
Çoğu kez kendisini de.
Bir de sigarayı ve Fenerbahçe’yi unutabilse.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.