- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul21°C▼
- Ankara21°C
- İzmir23°C
- Konya19°C
- Sakarya24°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
FATMA BARBAROSOĞLU'NDAN: ANTAKYA, "YAŞAYAN BELLEK" VE TÜRKİYE
Cumartesi günü, TRT Türk'te yayınlanan Yaşayan Bellek belgeselinin, Antakya galası için Antakya'ya gittim. Ben ki İstanbul'daki galalara bile gidemeyen bir insanım. Ta Antakya'ya nasıl gittim! Her insanın öncelikler sıralaması vardır.

Bizim üniversitelerimiz için bu imkânlar henüz söz konusu değil. Ama kendi ülkemizde bölgeler arası geçirgenliği sağlamak için özellikle Sosyal Bilim okuyan başarılı öğrenciler ile yaz kampları, güz kampları düzenlenmeliyiz ve bunun sponsorluğunu pek ala belediyeler üstlenebilir. Nitekim TRT Türk'te yayınlanan "Yaşayan Bellek" programının Antakya galası Antakya Belediyesi'nin ev sahipliğinde yapıldı.
Son yıllarda fazlasıyla alınganlık biriktirdiğimiz kimlik meselesinde, hepimiz için gökyüzünü geniş tutacak bir proje gözüyle bakıyorum bölgeler arasında geçirgenlik oluşturmaya yönelik çalışmalara. Hatta Selanik seyahati sırasında Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, bir grup akademisyen ile Selanik'te Balkanlar üzerine bir atölye çalışması yapılmasının çok güzel olacağını söyleşmişti ki, o gün bugündür şehirlerle bilim adamlarını, öğrencileri buluşturmak üzerine proje geliştirmek bende neredeyse bir tutku haline geldi.
Çok yaşayan değil çok gezen bilir diye bir atasözümüz var biliyorsunuz. Görmek ve öğrenmek arasındaki bağlantıyı derinden hissettiğim seyahatlerden biri oldu Antakya karşılaşması.
Belgeselin gösterimi başlamadan önce, TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim Şahin ile TRT'nin yayınlarını sunamaması ile ilgili olarak görüştük. Özellikle TRT Türk gibi kanalların muhakkak ortak yayın yapan radyolarının olması gerektiğini söyledim kendilerine. Nitekim bu düşüncemi yıllardır Net TV yetkililerine söylerim ama henüz sesimi ulaştıramadım.
Belgeselin muhataplarına ulaşması için, yayın ile eş zamanlı olarak video satışlarının ve internet üzerinden videolarının yayınlanması gerektiğini söyledim Sayın İbrahim Şahin'e. TRT Genel Müdürümüz eleştirilere, önerilere son derece açık bir insan. Bazı şeylerin neden olmadığını uzun uzun anlattı. Uygulanabilecek gibi olan önerileri ise not aldı.
Sadece TRT'nin 14 kanalı var. Buna bir de özel kanalların sayısını ilave ettiğimizde, yayınlanan programlardan haberdar olmamız neredeyse imkânsız. Bu imkânsızlığın ana sebeplerinden birisi, özel kanalların internet siteleri ve gazeteler üzerinden kendi kanallarında yayınlanan dizilerin pespaye kareleri "haber" inşa etmeleri.
TRT, öncelikle köşe yazarlarının ilgi alanına giren konular üzerinden bir araştırma yaparak muhatabını, ilgi alanına göre TRT yayınlarından haberdar etmeli. Keller yağırlar birbirini ağırlar mantığı ile yapılan haberler, yazılar yayıncılığı bitiriyor. İnternet üzeriden yabancı dizi seyretme alışkanlığı gittikçe yayılıyor.
Etik davranma konusunda 5N1K'nın yapımcısı ve sunucusu Cüneyt Özdemir'i tebrik etmek gerekiyor. Çünkü TRT Çocuk'ta yayınlanan Pepee isimli çizgi filmin yapımcısı Ayşe Şule'nin ödül alması sebebiyle programına konuk aldı ve ben bu vesile ile bu programdan haberdar oldum. (Çünkü düzenli olarak CNN Türk radyosu dinliyorum.) Haberdar olunca ilkokul çağında çocuğu olan ailelere evlerinde Pepee dizisini seyredip seyretmediklerini sordum. Evet, sorduğum herkes Pepee âşığı idi.
Yaşayan Bellek'in Antakya bölümünden duyduğum heyecanı ve yayınlanan bölümün çok az olduğu konusundaki şikâyetimi duyan TRT Türk'ten sevgili Demet Haselçin TRT'de daha önce yayınlanmış olan Hazzan, Çan Ezan belgeselinden bahsetti. Seyredemedim diye üzülürken TRT'nin Harbiye'deki binasında belgeselin satışa sunulduğunu öğrendim. Şimdi ben "Hazzan, Çan Ezan" belgeselini seyredeceğim.
Antakya'yı anlamadan Türkiye'nin kültürel genetiğini ortaya çıkarmak hiç mümkün görünmüyor. Dünyanın gözünün Suriye'ye dikildiği şu günlerde, Hatay şehri üzerine bütün dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekiyor. Sözlü tarih ile yakından ilgiliyim. Sosyal Bilimcilere Türkiye'ye dair belgeselleri muhakkak seyretmelerini, üniversitelerde bunun üzerine tartışma programları düzenlemelerini tavsiye ediyorum.
Başbakanımızın müjdesi ile yakında Büyükşehir olacak olan Hatay, Suriye'den gelecek göç dalgasından en çok etkilenecek şehirlerin başında geliyor. Diğer taraftan tarihinde büyük depremler ile tarumar olan Antakya çarpık kentleşmenin bütün riskini taşıyor.
Antakya'da 24 saat kaldım ama izlenimlerimi yazmam günlerce sürebilir. Antakya izlenimlerimi paylaşmaya inşallah Cuma günü de devam edeceğim.
23.11.2011 Yeni Şafak- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.