08 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara13°C
  • İzmir15°C
  • Konya13°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa20°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep15°C

FATMA BARBAROSOĞLU'NDAN: MUHAFAZAKÂR VAR MUHAFAZAKÂRA KARŞI...

I- Nurdan Gürbilek 'Tanpınar'da Hasret, Benjamin'de Dehşet ' isimli muhteşem makalesinde, Tanpınar ile Benjamin'i kültür, mekân, sanat, hafıza üzerinden karşılaştırır/eşleştirir. İkisini ortak bir kederin içinde bütünler.

Fatma Barbarosoğlu'ndan: Muhafazakâr var muhafazakâra karşı...

II-

Tanzimat'tan itibaren Osmanlı Türk aydınlarının o kadar kolay gidebildiği Paris, Tanpınar için ne kadar uzun bir süre rüya şehir olarak kalmıştır. Ahmet Kutsi Tecer'e yazdığı satırlarda 'Ne olur der beni geniş insanlıkla bir temas haline getirin.' Prof.Dr.Orhan Okay 'Bir Hülya Adamının romanı/Ahmet Hamdi Tanpınar' isimli muhteşem kitabında Tanpınar'ın Paris heyecanını,aşkını kelimeler üzerinden nakışlar.Gençliğini çoktan arkada bırakmış olan Tanpınar yılların susuzluğunu üç günde otuz galeri gezerek gidermeye çalışır.

Tanpınar'ın düzenli bir evi olmadı. Ondan geriye, yani mektuplarından geriye iki yakasını bir türlü bir araya getiremediği bir hayat kaldı. Dolayısıyla Tanpınar'ın yaşadığı yeri müze kılmayı düşünebilecek durumda değiliz. Ama şu soruyu sormak yine de mümkün: Tanpınar'ın imkânı olsaydı nasıl bir müze kurardı acaba? Paris'in müzeleri gibi bir müze?

Ya da bireyin özel tarihine, duyguların tarihine dair bir müze...

Sanatçının izinin eşya üzerinde kayıtlı kalmasından yanadır Tanpınar. Paris'in bütün kahvelerini 'tavaf'edercesine dolaşır. Closerie'deki masaya Yahya Kemal'in adını vermemiş olan Fransızları ayıplar.

'Paris denen büyük pota' Yahya Kemal'i neden dışarıda bırakmıştır!

Orhan Okay, Bir Hülya Adamının Romanı adlı eserinde Tanpınar'ın bir kahvede evvel gidenlerin 'huzuruna' çıkışını şöyle anlatıyor:

'...Vaktiyle Voltaire ve Rousseau'nun da sürekli geldiği Procope Kahvesi'ne girerken yağmurdan ıslanmış pardösüsünün eteklerini toplayarak bir mabede girer gibi 'Haydi bakalım oğlum Hamdi, huzura çıkıyorsun' gibi bir şeyler mırıldanmış. Ona 'Paris Tesadüfleri' yazılarından birini bağışlayan bu kahve daha girerken bütün ansiklopedistlerin oturdukları masalarda oturabileceği heyecanını yaşatmıştır.'(Bir Hülya adamının Romanı, sh.193)

Zaman ve mekân şuuru bu kadar kuvvetli olan Tanpınar ile İstanbul'un siluetini değiştiren 'iktidarları' muhafazakâr kelimesi ile bütünlemek ne kadar doğru? Oturduğu masada bir zamanlar Voltaire'nin oturmuş olduğunu öğrendiğinde, mekân 'şuurumuzu' özetleyen şu cümlelere dikkat buyurun lütfen:

'Hissemize Voltaire'in masası düşmüştü. Onun içimizdeki bakışları arasında yemeğimizi yedik ve kahvelerimizi içtik(.) Galiba Voltaire'i Diderot'yu, Napoleon'u hiç düşünmeden hatırlamak için en iyi çarelerden biri de budur. Bununla beraber bu eski kahvenin veya uzun zaman kapalı kaldığına göre hiç olmazsa adının ayakta durmasında, tıpkı iki asır evvel olduğu gibi, birtakım insanların oraya gene kahve olarak gidebilmesinde hayatı zenginleştiren ve insanı destekleyen bir şey var. Bizde olsaydı evvela kahvelikten çıkardı, berber, muhallebici dükkânı, bugünlerde banka şubesi yapar, daha sonra da bir çaresini bulur, belki Voltaire ve arkadaşlarının hatırasına saygı için yıkardık.' (Yaşadığım Gibi, s.276)

Yazıya Nurdan Gürbilek'in Tanpınar ile Benjamin'i 'ortak keder' içinde bütünlemesi ile başlamıştık. Hitamı 'muhafazakâr var muhafazakâra karşı' diye bitirelim.

16.05.2012 Yeni Şafak
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.