02 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara17°C

FETHİ GÜNGÖR: HİCRET FIKHINI ÇAĞIMIZA DOĞRU UYARLAYABİLMEK

“Ve şöyle de: Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla; çıkacağım yerden de beni doğrulukla çıkar ve tarafından bana hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver.” (İsra 17:80).

Fethi Güngör: Hicret Fıkhını Çağımıza Doğru Uyarlayabilmek

05 Ekim 2017 Perşembe 14:37

1439. hicrî yıla girdiğimiz şu günlerde milyonlarca insanın inançları sebebiyle enva-ı çeşit zulme maruz kalarak muhacir konumuna düşmüş olması hasebiyle, Mekke’den Medine’ye hicretin fıkhi/sosyal boyutlarını -Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde yer alan bilgileri esas alarak- yeniden hatırlamakta yarar görüyorum.

Hicret: İnanç ve değerleri uğruna yurdunu değiştirmek

“Hicret’in tarihî, içtimaî ve iktisadî yönden olduğu gibi dinî, siyasî ve hukukî yönden de birtakım sonuçları olmuştur. Müslümanlar, hicretle birlikte Mekke müşriklerinin zulüm ve baskısından kurtularak Medine’yi yurt edinince İslâm’a yeni girenlerin de gerek zulüm ve baskıya mâruz kalmadan yaşamaları, gerekse yeni kurulan İslâm toplumuna destek olmaları ve İslâm esaslarını öğrenme imkânına kavuşmaları bakımından onlara katılmaları büyük önem arzediyordu. Bundan dolayı Medine’ye hicret, dinî bir vecîbe olmanın yanında hicret etmeyenlerin ulaşamayacağı bir fazilet de sayılıyordu (s.17/463).

Birçok âyette Allah yolunda hicretin önem ve faziletine işaret edilmiş, kişinin hayatını ve inancını korumak için vatanını terk ederek başka bir yere göçmesi sebebiyle karşılaşacağı zorluklara katlanması bakımından da İslâm’a bağlılığın göstergesi sayılmıştır.

Medine’ye hicretle ortaya çıkan en önemli durum şüphesiz müslümanların bir yurt edinmiş olmalarıdır. Uğradıkları baskılar yüzünden daha önce Habeşistan’a göç eden müslümanlar bu defa ana yurtlarıyla ilgilerini tamamıyla keserek Medine’ye hicret etmişlerdi. Hicretten önce siyasî bir organizasyona sahip bulunmayan müslümanların siyasî iktidarlarının hâkimiyet ve faaliyet alanı olacak bir yurtları yoktu. Hicretin hemen ardından ise devlet kurma imkânına kavuştukları gibi bu devletin hâkimiyet alanını meydana getiren bir ülkeye de sahip olmuşlardı. Böylece ilk dârülislâm, bazı hadislerde “dârülhicre” veya “dârülmuhâcirîn” diye de anılan Medine olmuştu. Mekke döneminde nâzil olan âyetler daha çok dinin inanç esaslarıyla ilgili iken hicretten sonra bağımsız bir devletin kurulmasıyla birlikte gerek Kur’an’da gerekse sünnette müslümanların toplumsal ve milletlerarası alanda ilişkilerini düzenleyen siyasî, hukukî ve iktisadî esaslar vazedilmiştir. Bundan dolayı hicret İslâm teşrii bakımından da önemli bir merhale oluşturmaktadır.” (s.17/463).

Devamı: http://fethigungor.net/dirilis-postasi/hicret-fikhini-cagimiza-dogru-uyarlayabilmek/

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.