- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
FİLİSTİN’İN ACILARI FİLMLERDE YAŞIYOR
İhsan Kabil Anlayış dergisinin ikinci sayısında (Temmuz, 2003) yayımlanan yazısında Filistin konusunu işleyen belgesel ve sinema filmlerine dair analizler yapıyor.
21 Mayıs 2020 Perşembe 13:04
Sinemanın kurmaca alanının daha zorlu bir çalışma bütünü olduğu düşüncesinden hareketle, Filistin’le ilgili filmlerde belgeseller kadar, kimi zaman belgesellerden daha fazla, önemsediğimiz—çünkü burada bir yorumun inşası söz konusudur—kurmaca filmlere baktığımızda, tahmin edileceği üzere oldukça az sayıda eserle karşılaşıyoruz. Filistin gibi kanaması durmayan bir yaraya ilişkin yapılan filmlerde, hakkaniyetin gözetilmesi gerektiğinden hareket ettiğimizde, kurmaca filmlerden ilk sözünü edeceğimiz Filistinli Hıristiyan bir Arap olan Mişel Halefi’nin Celile’de Düğün’ü olacaktır. (Bizim oryantalistik entelektüelce algılayışlarımız yüzünden film sinema literatürümüze Galile’de Düğün olarak geçmiştir). 1987 yapımı olan film, İsrail işgali altındaki bir köyde yapılacak bir düğün etrafında gelişir. Daha önce düzenlenen gösteriler sebebiyle bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, düğün için izin ancak İsrailli askerî valinin de düğüne katılması şartıyla alınabilmiştir. Film, suni bir barış ortamında, çelişkilerin üzerine birebir gitmeyerek, simgesel bir anlatımla işgal altındaki hayata ezgin bir ruh haliyle yaklaşır. Benzer yaklaşımı, daha sonra Kutsal Direniş filmiyle daha iyi tanıyacağımız Elia Süleyman’ın Bir Kayboluşun Güncesi (1996) filminde de görürüz. Simgeselliği uç noktalara götüren Filistin doğumlu Süleyman, filminde sürgünden Filistin’e (şimdiki İsrail’e) dönen bir yönetmenin ailesi ve tanıdıklarıyla yeniden buluşmasını işler. Karakterler bir barış ortamındadır; ancak bu dayatılmış barış ve bastırılmış aidiyet duygusu altındaki insanlar varoluşlarını, yedirilmiş bir yabancılaşma ile görünmeyen şiddetin dinginleştirdiği gündelik hayatta konuşlandırmak durumundadırlar.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/alinti/filistinin-acilari-filmlerde-yasiyor-h41105.html
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.