- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
04 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara12°C
- İzmir18°C
- Konya12°C
- Sakarya13°C
- Şanlıurfa18°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep13°C
GAİPTEN SESLENEN ADAM: İSMAİL SÂİB SENCER
“Noksanı kendinde, kemali başkalarında” görerek yaşayan İsmail Sâib Sencer; bir profesör olmasına karşılık, yapmış olduğu kütüphane memurluğu ile özellikle de kedileri ile hatırda kalan bir zatı muhterem.

Bir medeniyetin hafızası, bir adamın sükûnetinden çıkan derin manalar silsilesi aslında hayatı. Onun için denilebilecek her türlü şey, onun gelecek için, bugün için önceden gördüğü bir eksiklik, yokluk hissi sanırım. Etrafını dolduran ve şimdi onu anlatmaya çalışan bizler… Hangimiz, “Kedileri severdi, tam bir merhamet abidesiydi, hasta olmuştu da kendisi için bir tavuğa kıyılmasını uygun bulmamıştı!” derken, “Acaba neden?” diyoruz. Bilmiyorum. Hayatını okumak, bir geçmiş zaman efsanesinde heyecanla ve aşkla gezinmek gibi oluyor da, sonrası yine kaldığı yerden devam ediyor. Ve aklımda hep mütebessim bir ifadeyle, etrafı inceleyip belki de içindeki mirası bırakabileceği bir varis arayan adam kalıyor. Çünkü“Efendim, benim gibi âcizler, eser telif edebilir mi?” diyen adamın serzenişi hiç gitmiyor hafızamdan: “Bugün gençliğin kaçta kaçı okuyor. Kütüphanelere gelen gençler, sessiz bir okuma salonu buldukları için okul kitaplarını açıp çalışıyorlar. Eslâfı (geçmişleri) tetkik eden pek enderdir. Bize eser yazmıyorsun… diyorlar. Kimin için yazacağız?”
Ellerini yıkarken bile okuyor…
“Noksanı kendinde, kemali başkalarında” görerek yaşayan İsmail Sâib Sencer; bir profesör olmasına karşılık, yapmış olduğu kütüphane memurluğu ile özellikle de kedileri ile hatırda kalan bir zatı muhterem. Onun hakkında yazılanlar ve anlatılar, bu kedi merakı hastalık derecesinde olan sırlı adamın zekâsını, ilmini yerlere göklere sığdıramazken o bir cüssenin içinde mahviyetkâr bir hayatın içinde sırlanmasını bilmiş biri.

Tam da burada bu denli bir ilim deryasının taşmasına rağmen, ondan dolan kapların dahasını bildirmesini düşünüp ondaki sınırsızlığa hayret ediyorum. Ancak Beyazıt Kütüphanesi’ni bir sığınağa çeviren ve kapılarını da tüm arayanlara açan bu zatın kırgınlığı ve yorgunluğu hele de son zamanlarında bırakıldığı kimsesizlik gelince aklıma, koca bir kayıp diyorum. Nasıl olmasın ki? Düşünün, ta Hindistan’dan bir vakfiye gönderiliyor ve okuyacak kimsecikler yok. Bir de ona soralım diyorlar. Ellerini yıkarken şöyle bir bakıp okuyuveriyor. Hiç de ilim disiplini içinde, ritüeller silsilesinde değil yani…
Şeb-külâhı’nda ilimler
İsmail Sâib Sencer, zamanı için bir temyiz mercii olmuş. Beyazıt Kütüphanesi’nde çoğu zaman belli bir sıra takip edilerek sorulara cevap alınırken, hocanın özellikle şüpheli durumlardaki tespitleri oldukça etkili. Kendisine Paris’teki Milli Kütüphane’de Mehmed Kazvînî’nin İbni Sînâ’nın el yazısı örneğini bulduğuna dair gelen haber üzerine, o yazının İbni Sînâ’ya ait olamayacağını tespit etmiş mesela. Şöyle ki; ta’lik hattıyla hazırlanmış yazının, İbni Sînâ’nın yaşadığı beşinci yüzyıldan birkaç asır sonra çıktığını belirterek, muhakeme gücüyle bu iddiaya cevap vermiş. Buna benzer sayısız vakıa var. Nerede bir müşkül olsa, bir eser veya şahsiyete dair ondan nasiplenilirmiş. Gözü kapalı bildiği kitap yerleri gibi, bir eserdeki eksik ve noksanı da tamamlayacak ya da düzeltecek kadar mahirmiş. Çünkü Doğu veBatı, onun şeb-külâhı’nda imiş…
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16327/gaipten-seslenen-adam-ismail-sib-sencer.html
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.