- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul20°C▼
- Ankara17°C
- İzmir23°C
- Konya20°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon19°C
- Gaziantep25°C
GAZZE’NİN GÜNCEL DURUMUNA DAİR VİCDANİ, İNSANİ VE AHLAKİ BİR DEĞERLENDİR

Musa Kazım ARICAN
18 Ağustos 2025 Pazartesi 12:42
Musa Kazım Arıcan
TYB Genel Başkanı
Gazze, uzun zamandır dünyanın vicdanını sınayan bir coğrafya olageldi. Ancak bugün yaşananlar, yalnızca bir savaşın değil, sistematik bir soykırımın, yani varoluşun temellerine yönelmiş bir yok etme iradesinin göstergesidir . Sağlık altyapısının çökertilmesi, açlık, kuşatma, yardımların engellenmesi, çocuk ölümleri ve kitlesel yerinden edilmeler; insanlığın ortak hukukunu, vicdanını ve değerlerini hiçe sayan karanlık bir tabloyu gözler önüne seriyor.
Bu noktada, yalnızca insani yardımın değil, vicdani bir uyanışın da zaruri olduğu açıktır. Aşağıda, bu ağır tablo karşısında uluslararası aktörlerin, Müslüman ülkelerin, Batılı devletlerin ve insani örgütlerin üzerine düşen acil vazifeleri tahlil ediyorum.
Birleşmiş Milletler’e (BM) Düşen Acil Görevler
Birleşmiş Milletler, kuruluş felsefesini insanlığın ortak barışını korumak üzerine inşa etmiş bir kurumdur. Fakat Gazze’de yaşananların büyüklüğü, BM’nin tarihsel bir sınavla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Acil ateşkesin sağlanması: BM Güvenlik Konseyi, büyük güçlerin vetosuna rağmen Gazze’de koşulsuz ateşkes için olağanüstü mekanizmalar geliştirmelidir.
Soykırım suçunun tescili: Uluslararası Adalet Divanı ve BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail’in eylemlerini soykırım suçlaması çerçevesinde değerlendirmeli ve bağlayıcı kararlar almalıdır.
İnsani koridorlar: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Dünya Gıda Programı aracılığıyla acil insani koridorlar açılmalı, yardımların askeri denetime girmesi engellenmelidir .
Koruyucu misyonlar: Mavi bereli barış gücü birlikleri, Gazze’deki sivillerin can güvenliğini sağlamak üzere acilen görevlendirilmelidir.
BM, eğer bu noktada başarısız olursa, yalnızca Gazze halkını değil, insanlığın ortak hukukunu da yaralamış olacaktır.
Müslüman Ülkelere Düşen Vazife
Gazze, yalnızca coğrafi bir mesele değil, aynı zamanda ümmet bilincinin bir imtihanıdır. Müslüman ülkeler, bugüne dek çoğunlukla sessiz kalarak tarih önünde ağır bir sorumluluk üstlenmiş durumdadır.
Birlikte diplomatik baskı: İslam İşbirliği Teşkilatı, güçlü bir blok hâlinde uluslararası arenada İsrail’e karşı yaptırımlar talep etmelidir.
Ekonomik boykot ve yaptırımlar: Müslüman ülkeler, siyasi söylemin ötesine geçip ekonomik araçları devreye koyarak İsrail’in destek bulduğu finansal kaynakları zayıflatmalıdır.
İnsani yardım seferberliği: Türkiye, Katar, Malezya gibi ülkelerin öncülüğünde bölgesel insani hava köprüleri ve sağlık konvoyları organize edilmelidir.
Vicdani diplomasi: Müslüman ülkeler yalnızca devletlerarası düzlemde değil, aynı zamanda kültürel, akademik ve medya alanlarında da Gazze’nin sesini yükseltmekle mükelleftir.
Avrupa Devletleri ve ABD İçin Acil Eylem Planı
Batı dünyası, Gazze konusunda hem vicdani hem de siyasi bir çelişki/paradoks içindedir. Demokrasi ve insan hakları söylemini dillendiren aynı devletler, çoğu zaman İsrail’e şartsız destek vermektedir. Bu ikiyüzlülük, kendi kamuoylarının da vicdanını yaralamaktadır.
Silah desteğinin kesilmesi: Avrupa devletleri ve ABD, İsrail’e sağlanan askeri yardımları derhal durdurmalı ve sivillerin öldürülmesinde kullanılan silahların sorumluluğunu üstlenmelidir.
Uluslararası ceza mekanizmaları: ABD ve Avrupa, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bağımsız soruşturmasına engel olmaktan vazgeçmeli, tersine destek sunmalıdır.
İnsani diplomasi: Batı kamuoyunun güçlü tepkisi, hükümetleri politikalarını gözden geçirmeye zorlayabilir. Bu noktada Avrupa devletleri, insani yardımların doğrudan ulaştırılmasında öncü olabilir.
Çifte standardın terk edilmesi: Ukrayna için gösterilen hassasiyetin Gazze için de gösterilmesi, Batı’nın inandırıcılığı açısından bir zorunluluktur.
Uluslararası İnsani Örgütler ve Kurumlara Düşen Görevler
İnsani örgütler, Gazze halkının en son dayanak noktasıdır. Ancak bugün onların çalışmaları bile engellenmektedir.
Acil sağlık ve gıda operasyonları: Dünya Sağlık Örgütü, Kızılay-Kızılhaç, UNICEF gibi kurumlar, Gazze’ye doğrudan ve sürekli insani yardım ulaştırmak için olağanüstü planlar geliştirmelidir.
Bağımsız gözlem ve raporlama: İnsan hakları örgütleri, soykırım suçunun belgelenmesi için sahada kalıcı gözlemci bulundurmalıdır.
Sivil toplum dayanışması: Uluslararası STK’lar, yalnızca yardım değil, aynı zamanda küresel kamuoyunun vicdanını harekete geçirecek kültürel ve medya kampanyaları organize etmelidir.
Hukuki destek: İnsani örgütler, uluslararası mahkemelerde delil toplayarak mağdurların adalet arayışına destek olmalıdır.
Son Çağrı: İnsanlığın Vicdanı
Gazze, bugün insanlığın kalbinde kanayan bir yaradır. Birleşmiş Milletler, Müslüman ülkeler, Batılı devletler ve insani örgütler bu yarayı dindirmek için harekete geçmezse, yalnızca bir halk değil, insanlığın ortak vicdanı da ölecektir.
Gazze’de yıkılan her hastane, açlıktan ölen her çocuk, çöken her ev aslında bütün insanlığa sorulan tek bir soruyu yankılıyor: “Bizi biz yapan değerleri, insanlık onurunu, adaleti ve vicdanı koruyacak mıyız, yoksa sessizlikle suç ortaklığı mı yapacağız?”
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.