02 Kasım 2025
  • İstanbul13°C
  • Ankara7°C
  • İzmir16°C
  • Konya6°C
  • Sakarya9°C
  • Şanlıurfa16°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep12°C

GIRNATA VE KURTUBA SOKAKLARINDA ŞİİRSEL BİR GEZİNTİ

Mesut Doğan, 'Endülüs: Düşlerin Son Sığınağı' adlı kitabında, Endülüs’e dair gezi notlarını edebi bir dille okuyucuya aktarıyor. İsmail Kaplan yazdı.

Gırnata ve Kurtuba sokaklarında şiirsel bir gezinti

08 Şubat 2016 Pazartesi 14:27

Turist olmak ile seyyah olmak arasında ciddi bir fark var. Turist fotoğraflarlar biriktirir, seyyah ise hatıralar. Seyyah, gezdiği yerin tarihine ve kültürüne de bir gezintiye çıkmış olur aynı zamanda. Turist için bir şehri gezmek, bir müzeyi gezmekten farksızdır. O şehrin dokusuna değmeden, kokusunu içine doya doya çekmeden gezisini tamamlar.

Mesut Doğan’ın “Düşlerin Son Sığınağı: Endülüs” kitabını okuduğumda, kendisinin baştan sona bir seyyah olduğunu fark ettim. Gerek kitap boyunca sürdürdüğü anlatım dilinin şiirselliği, gerek anlattığı mekânlarla bir duygusal bağ kurmuş olması, bende bu izlenimi oluşturdu. Kitabı okurken sanki ben de yazarla birlikte Endülüs’ün efsunlu atmosferine bir seyahat gerçekleştirdim.

Kitap, ana teması El Hamra Sarayı ile Kurtuba Camii olmak üzere, İspanya’da İslâm’ın izlerinin bulunduğu üç şehirden bahsediyor. Yazarın ziyaret ettiği bu şehirler GırnataKurtuba veSevilla. Zaten yazar daha kitabın başında, bu kitabın öncelikle El Hamra Sarayı’nı anlatmak olduğunu söylüyor.

El Hamra’ya bakış

El Hamra Sarayı, Endülüs’te kurulan son ve en uzun ömürlü devlet olan Beni Ahmer Devleti’nin ilk sultanı I. Muhammed tarafından inşasına başlanan, sadece bir saray değil; sayıları altıya kadar çıkan sarayları, bir camisi, kışlaları, dükkânları bulunan, duvarlarla çevrili bir şehri andıran büyük bir yapı.

El Hamra Sarayı’nın, her tarafını çevreleyen su yolları ve birbirinden güzel, yazarın tabiriyle cennet bahçelerini andıran bahçelerinin yanında belki de en bilinen özelliği, her bir duvarını süsleyen “Lâ Ğalibe İllallah” yazıları. Bunun haricinde araştırmacılar, El Hamra Sarayı duvarlarında on bin kadar ayet ve özlü söze rastlıyorlar. Her bir ayrıntısı hikmet izleriyle dolu olan bu saray, İslâm mimarisinin zirve noktalarından birisi sayılabilir.

Kitapta El Hamra’nın mimari ve sanatsal özelliklerine uzun uzun değiniliyor. Bana kalırsa bu bölümdeki en vurucu kısım, Nurettin Topçu’dan yapılan bir alıntıda saklı: “Her hareket mutlaka sonsuzlukla bir bağlantı kurmalıdır, aksi halde hiçbir anlamı ve değeri olmaz.” Bu alıntı aklıma, mimarideki ve yazın alanındaki karşılığını Turgut Cansever’de bulan “Tevhid” ve “Bütünlük” kavramlarını getiriyor. Bu kavramı mimar Cevat Ülger “Ritim” kelimesiyle tanımlarken, yine uzun ve doyurucu bir tanımlamayı İsmail Raci Faruki getiriyor:

Bir duvardaki, halıdaki, minyatürdeki, ahşap ya da taş bir paneldeki grafik temsilinde Arabesk, doğal limitlerin ötesinde sonsuza dek var olmaya devam ediyor gibi görünür. Aynısı bir müzik ya da şiir için de geçerlidir; unsurlar ve kalıplar farklıdır ancak söyleyen veya okuyan sustuğunda bile devam eden tasarımlar aynıdır, tecrübe edilen şeyin sonsuza dek devam etmesi ihtiyacını doğurur.”

Yukarıdaki tüm alıntılar ve tanımlar, birebir karşılığını El Hamra Sarayı’nda buluyor.

İlim merkezi Kurtuba

 

Kurtuba şehri, Endülüs Müslümanlarına üç asır boyunca başkentlik yapan büyük bir şehir. Bunun da ötesinde, Endülüs medeniyetinin en önemli isimleri hep bu şehirden çıkmış: İbn Rüşd,İbn Tufeylİbn HazmKurtubî, İbn Messere vs… Aynı zamanda bu şehir, onuncu yüzyılda Avrupa’nın en kalabalık şehirlerinden biriyken, kütüphanesinde bulunan el yazması kitaplar Avrupa’da bulunan tüm kitaplardan daha fazla. Bu yönüyle tüm Avrupa’dan Kurtuba’ya talebeler geliyor yüzyıllar boyunca.

 

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/22994/girnata-ve-kurtuba-sokaklarinda-siirsel-bir-gezinti.html

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.