- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul20°C▼
- Ankara19°C
- İzmir24°C
- Konya20°C
- Sakarya22°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep23°C
GÖNLÜME SESLENİŞLER-7

M. Ali ABAKAY
Yazmaya Adamak Ömrü
“Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz.” En’am-67
Yazmaya adarken ömrünü, yazar; hayatının her anında yazdıklarıyla yaşar. Bir yazarın yazmaya adadığı ömrü, eşine, çocuklarına ve iaşesini sağladığı mesleğinde ayırdığı vakitten daha fazladır. Okur, araştırır, karşılaştırır, gezer, dolaşır ve sonuçta bu çabanın yazı şekline büründüğü anda rahatlar, çalışmasının karşılığı olan meyve, ortaya koyduğu çalışmasıdır.
Yazmaya ömrünü adayan kalem, yazdıklarıyla çevresine, öncelikle kendisine bir şeyler hatırlatmak isteği ile doludur. Yazılan, yazarın kendisine hitap etmediği müddetçe, kalem ne denli güçlü olursa olsun, yazılanın gücü daima zayıftır, etki alanı daralmıştır, okunanın paylaşılması söz konusu değildir, yazılanda inandırıcılık olamaz.
Ömrünü yazmaya dayan ve bundan bir an geride durmayan kişi, paylaşmak ister duygularını, düşüncelerini bir başkasıyla. Bu yüzden daima hareketli bir iç devinimle baş başadır. Bu hareketlilik olmadığı takdirde yazılanların bir zaman sonra hatırlanması söz konusu edilemez. Çünkü beşer, nisyan ile malûldür.
Ömrünü yazmaya adamak üzere kalemi eline alan, uzun bir yola çıkan misali, sabırla sebatla kozasını öremeye çalışır, yaşadıklarıyla, gördükleriyle, duyduklarıyla, hissettikleriyle, düşündükleriyle.
Yazmaya ömrünü adamak!...
Kısa olan dünya hayatında insanlık, yazmaya ömrünü adayanların birer öğrencisi konumunda yazdıklarını okuma ihtiyacı hisseder, yazılanların etkisinde bir yaşantıyı gerçekleştirmek arzusuyla doludur.
Kendilerini ifade etmede, okuduklarını kaynak alarak, dünden bu güne gelen bilgi birikimi ile yoğurarak, şekillendirdikleri hayatlarına düzen kazandırmak ister.
Yazmaya adanan ömrün kalemle buluştuğu anlar, okuma sahiplerine birer kılavuz hükmünde, yol göstericidir, yazıya geçirilen her şey, başka ülkelerde de yankısını bulur, yansımalarını dile getirir, hayat serencamı içinde.
İnsanın niçin yazdığı, ömrünü yazıya adadığı konusunda birçok eser kaleme alınmıştır, geçmişten günümüze.
Yazılanların ne derecede önemli olduğu hususunda konunun otoriteleri, uzmanları, sakalını beyazlatanları, mihenge vurur, yazılanları. Bu bir çeşit, yazılanın doğrularının ya da yanlışlarının ortaya konmasıdır.
Kendi medeniyetimiz içinde, her yazılanın itibara layık görülmediği bir hakikattır. Bu çerçevede yazılanın insana kazandıracağı bir değeri, hayatına katkıda bulunacak bir kıymeti, rahat ve müreffeh bir hayata etkisi olmadığı zaman, ele alınan konunun bir önemi söz konusu olamaz. Bu sebeple yazılmış olana gösterilen hörmet, çoğunlukla benzer konuda yazılanların yazılma döneminde iyi bir süzgeçten geçirilmesine sebebiyet verir. Yazılan, daha önce yazılanları aşmıyorsa, söylenene bir yenilik katmıyorsa, okunması fazla bir önem taşımaz. Elbette yazılana saygı esas olmakla beraber, şahsa karşı gösterilen ilgi ve alaka, dünden bugüne taşınanın yanında hiç ölçüsündedir.
Yazmaya ömrünü adayanlara saygıda kusur etmemek lazımdır. Çünkü onların çoğu, haberlerin gerçekleşeceği zamanlara işaret eder ve bilinmesi istenen gerçeklere doğru kılavuzluk görevini taşır, eli kalem tutanlar.
O eli kalem tutanlar, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdikleri zaman, insanlığa bir deniz feneri gibi rehberlik eder, kılavuzluk görevini yerine getirir.
İşin inanç boyutunu düşünmeyenlerin kaleme aldıkları eserler, daima okunur ve bir kenara bırakılır, çoğunlukla.
Söyleyecek sözü olanların, dile getirdiği haberlerin gerçekleşme anı yaklaştıkça, yazmaya adanan ömür de tükenmektedir. Ömrü yazmaya doğru tükenenlere dünyada yaşarken bir kıymet vermeyenler, öldükten sonra ne değer verirse versin, bu değer, riya ile bulaşır, enaniyet kokar, kişinin kendisini ön plâna taşımasına zemin hazırlar.
Hayatını yazmaya adayan kalemlere teşekkür borçlu olan benliğim, onların her yazdığını okumaya memur kıldığı zamanıyla, efendisinin kapısında bekleyen hizmetkâr misali, daima hayatta insan ve erdeme saygıyı esas almış biçimde gerçekleşecek haberleri gözlemektedir, müşahhaslaşan her gerçeğin, hakikatın insanlığa faydalar getirmesini arzulamaktadır.
Ömrünü yazmaya adamaya söz verenlere ve yazmaya adanan ömrün aydınlığında hayatını sürdürenlere ne mutlu!..
13.10.2011- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.