03 Mayıs 2024
  • İstanbul12°C
  • Ankara12°C

HALİL MERT'TEN: YEMEN: MEZHEP SAVAŞININ YENİ CEPHESİ VE İRAN

Ortadoğu, insanlığın da İslamlığın da ilk medeniyet merkezi. Anadolu Coğrafyası ile birlikte Önasya dediğimiz bölge dünyanın siyasi merkezi, coğrafi merkezi, jeostratejik merkez.

Halil Mert'ten: Yemen: Mezhep savaşının yeni cephesi ve İran

28 Mart 2015 Cumartesi 10:20

 Ortadoğu, insanlığın da İslamlığın da ilk medeniyet merkezi. Anadolu Coğrafyası ile birlikte Önasya dediğimiz bölge dünyanın siyasi merkezi, coğrafi merkezi, jeostratejik merkez. Dünyayı yöneten süper güçler hep bu bölgeye hâkim olarak dünyaya hâkim olmuş. Persler, Büyük Roma, İskender, Selçuklu, Osmanlı…

Bölge gücün, enerjinin, her türlü iletim hatlarının kavşağı.

Eski Dünyayı yani, Asya, Avrupa ve Afrika’yı aynı anda kontrol edebileceğiniz tek coğrafya. Adeta üs bölgesi.

Bölge, Peygamberimiz (SAV) ile birlikte Birinci Dünya Savaşı’na kadar Müslümanların kontrolünde kaldı. İran hariç kalan bölge Sünni İslam Devletleri’nin kontrol, denetim ve yönetiminde bulundu. Bu devletlerin başında Selçuklu ve Osmanlı geliyor.

Tarihi sürece baktığınızda Müslüman Türkler’e kadar hüküm süren özellikle Emevi ve Abbasi Hükümdarlıkları Arapçı, Ehl-i Beyt’e zulüm etmekken dahi kaçınmayan, İslam Dinini hükümdarlık alanlarında istismar eden nitelikleri ile maalesef mezhepçiliği körüklemiş ve kökleştirmişlerdir.

Türk Milleti’nde, eski İslam Arap Hükümdarlıklardan en büyük fark ise, Ehl-i beyt’e olan muazzam sevgi ve muhabbet. Bu nitelik yönetime de yansımış, nitekim ordumuzda Bektaşi tekkelerinin ağırlığı her anlamda etkili olmuştur. Allah Resulü (SAV)’den sonra belki de Arap Hükümdarlara Arap’ların üstün olmadığını, üstünlüğün takva ile olduğunu hatırlatan ilk İslam âlimidir Hoca Ahmet Yesevi Atamız.

Yesevilik, Bektaşilik başta olmak üzere, Türkler’in içinde büyüyen tarikat ve ekollerin ortak özelliğidir Ehl-i Beyt Sevgisi. Dolayısı ile yönetilen İslam Coğrafyası’nda mezhep savaşları çıkmamıştır. Ancak bir istisnası var bunun. İran, tarihten bu yana güttüğü Persilik hegemonyasına İslam’dan sonra Şii’lik kılıfını geçirmiştir.

Anadolu’da Alevi’ler kendilerine kitlesel kıyım yapıldığı iddiasındalar. Kısmen ötekileştirildikleri doğrudur. Ancak Şah İsmail’in yaptığı başta olmak üzere İran’daki Sünni Türkmen Katliam ve sürgünlerini incelemelerini öneririm. Şah İsmail, Yavuz Selim Kavgası belki de İslam Tarihi’nin en büyük mezhep tabanlı karşılaşmasıdır.

Malum 1639’da İran’la Kasr-ı Şirin Anlaşması imzalandı. Şu anki, İran-Türkiye ve İran-Irak sınırları bu anlaşma ile belirlenen sınırlardır. Osmanlı bu anlaşma ile İran’ın elinden Ortadoğu’yu kurtarmış, ancak, Azerbaycan’ı İran’a bırakmıştır. Bunun doğal sonucu da Türk Dünyası bize biraz daha uzaklaşmıştır.

İran, biz batıya her sefer düzenlememizde doğu bölgelerimizde mutlaka sınır ihlalleri, iç karışıklıklar çıkartmaktan, bunu da aleni yapmaktan imtina etmemiştir.

 

Osmanlı, hiçbir zaman katı mezhepçi uygulamalar yapmamıştır. Zaten Ehl-i Beyt’e duyulan derin muhabbet ve ortak payda halk arasında da çatışma çıkmasına engel olmuştur.

Birinci Dünya savaşı sürecinde, Osmanlı halifesinin Cihad-ı Ekber çağrısına Şii Azeriler de iştirak etmişlerdir. Bu Ümmetin Haçlı seferleri karşısındaki topyekûn ilk birliğidir denebilir.

Osmanlı’nın dağılması ile bölgede İslam Düşmanı, ırkçı, faşist, batıcı ve Baasçı kadrolar işbaşına gelmiş, Sünni, Şii demeden ciddi bir kıyım yapmışlar ve baskı uygulamışlardır.

Devamı için: http://www.milatgazetesi.com/Yemen-Mezhep-savasinin-yeni-cephesi-ve-Iran/68008#.VRZkMPmsVps

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.