08 Kasım 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara20°C
  • İzmir22°C
  • Konya20°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa27°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep23°C

HASAN AKSAY'DAN: SİYASETİN İNSANLIK İMTİHANI

İnsanlık saygı, sevgi, edep, vefa, inançla kaimdir. İnsanlık yoksa insan da yoktur. İnsansız ne aile, aile; ne millet, millet; ne devlet, devlet olur.

Hasan Aksay'dan: Siyasetin insanlık imtihanı

İran Şahı dahi, (kutlama bayramlarına göre beş bin yıllık tahtını) bırakma pahasına, destekçi yandaş teşvikinde kalan Esat gibi kendi milletini tanklarla, uçaklarla bombalamamış, kimyasal silah kullanma gibi bir tehdit zilletine düşmemiştir. Utanmazlığın bu derecesi ancak eşkıyalıkla devleti işgal eden dış destekli çetelerde görülmektedir.
Suriye Kürtleri de insanlık imtihanını çok kötü kaybettiler. İnsanlığın kaybı, gücün ve neticenin kaybıdır. Sevinçleri kursakta kalır. Vahşetle, fitneyle muharebe kazanılır. Fakat savaş, yani netice insanlığındır. Napolyon, 40 bin kişilik ordusuyla Akka'ya geldi, ama Haçlılar gibi hezimetle geri döndü. Firavunlar da, muharebeler kazandılar. Ama netice? Sonu yok. Bilal-i Habeşi, 15 asırdır dualarda. Batıl yok olmaya mahkûmdur.
Şimdi Suriye halkı, tarihinin bu kara gününde, Suriye Kürtlerinin insanlık resmini nakşediyor vicdanına. Kime benziyor? Bir kere Anadolu Kürtlerine benzemiyor. Anadolu Kürtleri; İstiklâl Savaşı'nda, milletinin kötü gününde yağmacı olmadı. Müslüman olarak, milletiyle beraber savaştılar. Kime benzediler? Asırlarca Anadolu halkıyla beraber yaşamış, önemli devlet hizmetlerinde, vezirliklerde bulunan Ermeniler, Anadolu'nun kara gününde işgalci düşmanla birlik olup "leş kargalığına" soyunmuşlardı. Şimdi Suriye Kürtleri hıyanete, Ermeni'den de erken soyunuyor. Suriye halkının kara gününde birlik olacağına, millet ölmeden miras taksimine kalkışıyor. Suriye halkı şehadete koşarken onlar, derisini post yapmak sevdasında. Bu da geçer ama, "insanlık öldü" diyecekler.
İnsanlık ayıbının yarası derin olur. Gün gelir faturası da çıkar. En pahalı post, devlet postudur. Artık bu vahşetler, ibret olup ümmeti uyandıran, "Vağtesimu bi hablillahi cemian. Ve la teferregu..." diyen, fiili ve güçlü bir çağrıdır.
Kabilecilik dönemi, zaruret olduğu çağlarda kaldı. Basit bir miras ihtilafında kardeşin kardeşi öldürdüğü bir dünyada, siyaseti ırkçılık gibi zayıf bir tabana oturtmak, İslâm'ı parçalama ve Osmanlı Cihan İmparatorluğu'nu çökertme fitnesinin tuzağıydı. Acılar ve ibretlerle tamamlandı. Dünyanın bu kadar küçüldüğü, maske renginden daha saf bir ırkın kalmadığı, "kimin elinin kimin cebinde" olduğunun dahi bilinemez olduğu bir dönemde devlet yapısını ırkçılığa oturtmanın, fitne ve istismardan başka bir anlamının kalmadığı gün gibi açıktır. Acı maceralarla bittiği görülmektedir. Bu fitneyle seraba koşanlar, başlarına getirecekleri yeni Saddam ve Esat'ların yakacakları zulüm ateşinde buluşup, "kendim ettim, kendim buldum" diyeceklerdir.
Bu dünya, bu harika nizam, sahipsiz başıboş devretmiyor. Onun için şair:
"Yıldırım düşmek için ekser mualla tak arar;
Herkese gitmez bela, erbabı istihkak arar" der.

06.08.2012 Yeni Akit

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.