05 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara5°C
  • İzmir15°C
  • Konya8°C
  • Sakarya15°C
  • Şanlıurfa14°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep12°C

HATTAT HÜSEYİN KUTLU HAT SANATININ ESTETİK BOYUTUNU ANLATTI

Hattat Hüseyin Kutlu Hoca, Emir Buhari Kültür Merkezi’nde ‘Klasik İslam Sanatlarımız’ başlıklı bir konuşma yaptı.. Mevsim kıştı ve hava soğuktu. Üşüyorduk. Kıştı ve Bursa üşüyor, Bursa uyuyordu.

Hattat Hüseyin Kutlu Hat sanatının estetik boyutunu anlattı

Hüseyin Kutlu

Emir Buhari Kültür Merkezi, güzel şeylere şahit oluyordu kısacası. Bu güzellikten, bu şahitlikten, bu mekânı bu hale getirip böyle yararlı işlerin kullanımına açan Bursa Büyükşehir Belediyesi, BURFAŞ ve TYB Bursa Şubesi’nin ehl-i dîl, ehl-i muhabbet yönetici ve çalışanları da nasipleniyordu şüphesiz. Herkes nasibince yani… Ama izninizle bunlardan birinin adını analım: Hem bu sohbetlere mekânı sağlama konusunda gayretini esirgemeyen, hem de bir öğrenci heyecanıyla sohbetleri dinleyen Burfaş Genel Müdürü Mustafa Çaltılı’nın adını anıp onun gibilerin sayılarının artmasını dileyelim.

Sonra Hüseyin Kutlu Hoca içeri girip mekânı doldurdu. Mekân selama durdu ve sohbet başladı.

Sanat ve sanat eseri nedir? 

Hüseyin Kutlu Hoca, önce üzerinde konuşulacak kavramı tanımladı. İşte sanat hakkında sözleri: “Sanatın bir sürü tarifi vardır. Bu tariflere baktığımızda, bunların çoğunun bu dünya temel alınarak yapıldığını görüyoruz. İnsanlar, duyularını kullanarak eser vermişlerdir. Çıkarılan bu eserlere de sanat eseri demişlerdir. İnsanların çoğu dünya merkezli eser vermiştir ama bir Müslüman ‘Bir ağaç gölgesinde gölgelenilecek kadar kısa olan dünya hayatı’nı kendine temel alamaz. Müslümanlar, ebedi olanın peşindedir.  Müslüman’ın anlayışına göre insan, Allah’ın muhatabıdır.

Hüseyin KutluOlaya bu gözle baktığımızda, sanatın tanımı da otomatik olarak değişir. Bu yüzden de ümmet coğrafyasında gelişen sanatlar sığ değil, derinlikli sanatlardır. Bu sanatlar, gönül dünyasının birer yansımasıdır, derin bakışların ürünüdür. Müslüman sanatı şöyle oluşur: Müslüman baktığı her şeye Allah’ın sıfatlarının birer tecellisi gözüyle bakar. Bu tecellileri görür. Bu tecelliler onun gönül dünyasını harekete geçirir. Bu hareketlenme bazen şiir, bazen mimari, bazen musiki, bazen hat olarak ortaya çıkar. İşte Müslüman sanatı bu şekilde ortaya çıkmıştır. Derinliğini de, Allah’a muhatap olan insanın Allah’ın sıfatlarının tecellisini müşahede etmekten almaktadır.”

Bizim sanatımız tekkelerde icra edilmiştir 

Hüseyin Kutlu Hoca, bu sanatın ortaya çıktığı mekânlar ve sanat eserlerinin ortaya çıkış süreciyle ilgili de şunları aktardı dinleyenlere: “Bizim sanatlarımız daha çok tekkelerde icra edilmiştir. İlk bakışta tekkelerde sanat icra edilemez gibi geliyor şimdi insana. Oysa tekkeler, insan ruhunun olgunlaştırıldığı, gönüllerin terbiye edildiği mekânlardır. Ruhun ve nefsin terbiyesi aşamasında taliplere birer meşgale verilir. Bu meşgale, onların ruh terbiyesi için gereklidir. Bu bazen bir ahşap işi olur, bazen ebru, bazen musiki, bazen hat…

Talibin meşgalesi sonucunda, ruhundaki incelikler, uğraştığı her neyse o şeye yansır ve ortaya o ince sanat eserleri çıkar. Burada unutulmaması gereken şudur: Bu sanat eserleri ticarî kaygılarla yapılmadığı gibi, ‘Ben sanat eseri ortaya çıkaracağım’ iddiasıyla da yapılmaz. Amaç kalbi rakik, ruhu olgun yapmaktır. Bu aşamada bu eserler ortaya çıkar.”

Oku ama neyi?

Hüseyin Kutlu Hoca, İslam’ın ilk emri olan ayetin de sanatla ilgisini şu şekilde açıkladı: “İlk ayet ‘Oku!’ ayetidir. Arapçada oku kelimesi, tek başına kullanılmaz, kullanıldığında mana tamamlanmaz. O yüzden bu fiil, mutlaka tamamlayıcı kelimeye ihtiyaç duyar. Ama ayete baktığımızda, oku fiiliyle kullanılan bir şey olmadığını görüyoruz. O halde biz, buradan şunu anlayacağız: Sadece bir yazıyı değil, her şeyi okuyacağız. Eşyayı, olayları, insanı, kâinatı… Her şeyi ama her şeyi okuyacak Müslüman.”

Müslüman sanatı dendiğinde ilk akla gelen sanatın hangi sanat olduğunu ve bu sanatın diğer sanatlara nasıl analık yaptığını şu sözlerle açıkladı Hüseyin Kutlu Hoca: “İslam sanatı deyince akla önce hat gelir. Müslümanların mimari ile tanışmaları çok sonradır. Mesela ilk yapılan camilerin mimarisinde kilise izlerine rastlamak bile mümkündür. Müslümanların ilk sanatına baktığımızda, bunun söz ve sözle ilgili sanat olduğunu görüyoruz. Sonra da yazı sanatı gelir.

Hattın önemi şundan kaynaklanır: Söz konusu olan şey, Allah’ın kelamıdır. Bu kelam, meleklerin en büyüğü tarafından, âlemlere rahmet olan zata iletilmiştir. Bir Müslüman, bu zinciri görür de nasıl heyecanlanmaz! Bunlara, basit bir olaya yaklaşır gibi yaklaşamaz Müslüman. Farklılık olmalıdır mutlaka ve işte bu yüzden Kur’an her şeyden güzel ve farklı okunmuş, her şeyden güzel ve farklı yazılmıştır. Kur’an’ı en güzel şekilde yazma isteği hat sanatını doğurmuştur. Yeryüzünde hat sanatının ulaştığı estetik boyut, hiçbir sanatta yoktur.”Hüseyin Kutlu

Hatla beraber doğan sanatlar

Hüseyin Kutlu Hoca, hat sanatına bağlı olarak başka sanatların da doğduğunu o etkileyici ses tonuyla şöyle anlattı: “Hat sanatıyla birlikte kağıt, mürekkep, kalem, tezhib, cilt, ebru, rahle, Kur’an muhafazası… sanatları da doğmuştur. Bu sürece tam olarak bakıldığında, bunun bir medeniyet olduğu görülür. Bu medeniyet, Kur’an medeniyetidir. Bundan da anlaşılıyor ki bizim sanatımızın temelinde Kur’an vardır. Medeniyetimiz, mensuplarını, Allah’ı ve Allah’ın tecellilerini anlayıp bu anladıklarını naif bir şekilde yansıtacak şekilde olgunlaştırmayı amaçlamıştır.”

Bir kadim sorudur bu: Sanat gerekli midir? Tüm medeniyetlerde sorulan bu soru, Hüseyin Kutlu Hoca’nın da gündemindeydi. Hüseyin Kutlu Hoca, bu soruya şöyle cevap verdi: “Bazıları, sanatı gereksiz görürler ve bunu bir benzetmeyle açıklarlar; ‘Karnı aç olan birinin meyve neyine, onun karnını doyurmak gerek’ derler. Oysa insan, doydukça azan ve doydukça durmadan isteyen bir varlıktır. Bunun dışında, bir de şöyle düşünelim: İnsan suyu plastik hortumdan da içer, insanın gözünü okşayan sebillerden de.  Allah tüm varlıkları güzel yaratmıştır. Ömrü birkaç saat olan kelebeğe bakıldığında, kelebekteki renk uyumu ve harika güzellik, insanı kendine hayran bırakır. Allah, ‘Nasıl olsa bu kelebeğe kısa ömür verdim’ deyip özensiz davranmıyor, kelebeğin güzel olmasını istiyor. Bakıldığı zaman tüm varlığın bir harika olduğu görülür. Bu da bizi sanatın gerekli olduğu noktasına götürür.”

Beş duyu nereye açılır?

İnsanı değerli yapanın beş duyusu olduğuna dikkat çeken Hüseyin Kutlu Hoca, beş duyunun insan üzerindeki etkisini ve beş duyusunu doğru yönde kullanan insanın konumunu şöyle anlattı: “İnsanın beş duyusu hem dış dünyaya hem de iç dünyasına açılır. İnsan dış dünyaya önem verdiğinde, onun hayvanî yönü güçlenir. İç dünyasına önem veren insanın ise ruhu terbiye edilir, kalbi mutmain olur.”

Hüseyin Kutlu Hoca’nın bir saati aşan sohbetinden tadımlık notlar böyle. Rabbim iyilerle birlikte eylesin bizleri.

 

Ahmet Serin notlarını paylaştı

www.dunyabizim.com

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.