21 Ekim 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara19°C
  • İzmir19°C
  • Konya17°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa23°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep22°C

HAYAT MEDENİYET VE SANAT

M. Ali ABAKAY

Ey Can Yazıları


Ey Can'.. Yeni sözler söyleyemem, eskiler hükümsüz değil. Ben, kendimle barışığım, yarını yaşamam için dünü bugünden bilmeliyim ki söz sahibi olmak istediğim medeniyetimin değerinin şuurunda olayım. Bugünü yarına taşımanın adıdır, dünü bilmek ve dünle yarın arasında bugünü köprü bilmek.


Ey Can!.. Varlığımı adadığım düşüncenin fikir yelpazesinde değil bir can, bin canım olsa bilesin ki feda etmekten çekinmem, kesilecek bir başa sahip olabn ben, bin başım dahi olsa bundan feragat edersem, beşer olma sıfatımı şimdiden kaybettiğimi aşikâr ifade etmekten çekinmem.


Ey Can!.. Hakk ve hakikate vasıl olma adına olan hayatımızın devamında, hakikatten uzak durduğumuz bir an olsa nefsimize kabzasını elinde bulundurduğun kılıncı, gazada düşman öldürürcesine indir ki el-âleme ibret olsun başsız cesedimiz ve buna dair senden yana bir sitemimiz olamaz.


Ey Can!.. Devrana baktığımızda dünyalık peşinde koşanların içine düştüğü ahvalin acısını anlatmaya kalemi memur kılmayışımız, abesle iştigalden uzak durmamızdandır. Gıyete kaçar endişesiyle ismen belirtmediklerimizin ıslâh olmasının şu anda nâ-mümkün olduğunu ikamet ettikleri kaşanelerden, giydikleri esvabdan, tükettikleri nimetllerden, mağdur olanlara uzatmadıkları yardım ellerinden-infağı adeta reddeşilerinden anlamaktayız.


Ey Can!.. İsmine kasem ettiğimiz Rabb olan Hakk, ne buyurmuş ise iman ettiğimiz üzere hareket ederken, fırtınalı zamanda limana sığınan geminin kaptanı gibi bekleyişi sabra tahvil ettiğimiz demde, aşikâr olan zulm, ahtapot misali kolları ile yeryüzünü fesada boğarken, zühdle takva ile amel edenlerin vurdumduymazlığına isyan eden ruhum, nefsime galebe çalarken, tevhidî hakikatten asla uzak durmayan ve yakın olmadığında kendisini taş hisseden benliğim, sabrı Eyyubça meslek edinen kalemime, kuvvet verirken, yalnızlığımız Taîf'i hatırlatır, ayaklarımız kan-revan içinde ve recm edilmişcesine bir tavır içinde bize bakanların tebessümleri gözyaşımızı içimize akıtmakta, hûn dolu bağrımız daha bir parçalanmaktadır.


Ey Can!.. Biz bıraktık kumsalda kumdan kaleleri yapmayı, biz bıraktık boş, manasız kelimelerle cümleler kurmayı ve biz,imtina ettik insanlığa ve erdeme hizmet etmekten uzak meşgaleleri. Biz, ismine kasem ettiğimiz zamana ve mekana dair, hayırlı olmayan her işte ve uğraşta bulunmaktan hem ruhumuzu hem nefsimi alıkoyduk, anlatabiliyor muyuz?


Ey Can!..Şiiri de edebiyatı da biraz bıraktık, sanata saygının esas olmadığı devranda yazdıklarımız sadece kendi benliğimizi takdis ediyorsa, ululuyorsa ve nefsimiz bunlarla mutma'in oluyorsa, kâğıda dökülen ne varsa sadece bir fantezidir.


Ey Can!.. Kâmil Halife Harun, karşıısnda iğneyi havaya fırlatıp, ipliği iğneden geçirene bir kese altın verirken, bir de ceza verir. Altına evet diyenin sopa cezası karşısındak ikişinin itirazına, "Yaptığın bir marifettir. Lakin insanlığa faydası yok. altın, senin marifetin içindir. Ceza ise boş işlerle uğraştığının karşılığıdır." mealinde cevap, çok şeyin izâhıdır, aslında.


Ey Can!.. Soğan tadının lezzetinde fakir sofralarının sohbetleri geride kaldı. Fikir mevsimin yoksulluğunda muhabbet, bölüşülen arpa ekmeğinin tek başına nimet bilinmesi gereken devrin kabullenilmemesi ile duyulması gereken lezzet, tuzsuzluğa dönüştü. Buğday ekmeğinin arpa ekmeği üzerine katık yapıldığı zamanı düşün. Sabahın soğuğunda tahta kaşıkların eşliğinde olan raks, midelerini kandırmaya çalışan çocukların sevinçle sıcak suya doğranan tiridi yemesiyle şaha kalkarken, ebeyvenin "Bu günü de atlattık!.." sevinciyle Hakka şükürleri, bugün kabullenmez olurken, onlarca nimetten oluşan sabah sofralarına besmelesiz başlayıp, gözü aç kalkanların ruhlarındaki boşluğun ne olduğunu görmez misin? Karnına iki taşı birden bağlayanı görenler, tek taşları ile ne derecede utanmışlardı. Sen hiç bilmez misin? Sırtında un çuvalı ile yol alan halifenin, aç olan çocukları, iki gün kaynayan suda birbirine değip fokurtu ve birbirine değen taş sesleriyle avutan anneyi hiç düşünmez misin? Sana açlıkla imtihan edilerek diz çöktürlmek istenen Kara kıtanın insanlarını emsal göstermeyeyim... Sen, O'nun " Korkarım ki fakirlik yüzünden ümmetim küfre düşer" sözünü unuttun mu?


Ey Can!.. İnsanımın bedeninde hayatın rengi gibi soluk duran esvabın, zamana karşı direngen tavrı, varlığını lime lime ederken, bir âilenin aylık iaşesini geçen bir elbiseyi vücuduna perde yapanın ruh kirliliğini görmez misin?


Ey Can!.. Bebekler kundakta iken ruhlarını nasıl olur da devranın sapkınlarına satabilir? Onlar, yaşamadıkları hayatın sonunda cesedlerine saplanan kurşunları, şarapnel parçalarını hak etmiş mi?


Ey Can!.. Alınteriyle karılmış toprağın meyvesinden tadamayan çitçinin, yetiştiridği gülün kokusundan mahrum edilen bahçevanın, çocuklarının mürüvetini görmesi, öldürüldükleri için adeta yasaklanan annenin ve babanın acısını yüreğinde duyanların tercümanı olması gerekirken kalem, sanat-edebiyat alanında irfandan, erdemden, inançtan, kısacası medeniyetten habersiz inciler döktüren zamane kalemlerinin kıymeti ve itibarı olabilir mi?


Ey Can!.. Kurumuş gül dalında solgun duran güle ağıd yakan bülbüle dönmedikçe yüreğim, gül için ne yazarsam beyhude değil midir ? Gül ağacını kurutanlara lanet okumayan kalemim, dalında kuruyan gül için ne mersiyeler dökerse döksün, gülün her yaprağı için bir Şeh-nâme dahi yazarsa değer taşır mı, yazılanlar?


Ey Can!.. Kara kaşın süslediği gözlerin tamamlayıcısı kirpikler, çeşm-i gözün ıslaklığına yabancı ise, yanaklar yaşların şahidi olmuyorsa, suskunluğunu tiyatroculara taş çıkartan eda ile taçlandırmak isteyenlerin hali, olsa olsa münafıklık alametiyle ödüllendirilir, penceremizden.


Ey Can!.. Haberdar olamadıklarımızı dağlardan, tepelerden, uçan kuşlardan, esen rüzgardan sual edenlerimiz yok değil. Bilinmezliğe karşan ruhların cesedleri toprak ile buluşmadığında, isimlerine okuduğumuz fatihaların kendilerine ulaştığına iman eden bizim, dünyada şatafatlı mekânlarda ömür sürüp, dünya değiştirince de farklı mezarlıklarda tantanalı gömülenlerin edilecek dualardan pay sahibi olup olmadıklarına dair kanaat sahibi değiliz. Biz, insanın ölümünün yaşadığı hayat üzerine olduğuna iman etmiş olanlar olarak, kişi nasıl yaşarsa öyle öldüğüne kaniîyiz.


Ey Can!..Bu ruh hali içinde edebe, erdeme saygıda kusur etmeme adına, insanlığın değerlerine saygısızlık etmeme adına fazla yazmamaya çalışmaktayım. Yazılanları okuduğumda kimi kişinin hevasına, hevesine nasıl yelken açtığını görmekteyim.


Ey Can!.. Sanata, edebiyata, kültüre, edebe, erdeme ve insanlığa yabancı bırakılan neslin, kalkıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi, kolay değidlir. Mazisiyle yüzleşmeyenlerin, medeniyetini tanımayanların, kuru ifadelerle malumat-furûşluk yapmaları, acıdan kıvranan hastanın yerine inlemesinden farksız bir hal değildir.


Ey Can!.. Havanda su döğmekle eşdeğer olan günümüz anlayışlarının çoğu, medeniyeti sadece mimarî seviyeden ele almaktadır. Medeniyet, sadece mimarî ile avutması değildir, ruhunu insanın; hem inanç hem tarih hem mevcut değerlerin tümünü içine alan cüzler toplmanında mimarî sadece bir şubedir.


Ey Can!.. Hayatın yapılan bu hatalar sonucu gittikçe manasızlaşan manzarasında görünen, kendi geçmişine ihanet içinde bulunanın geleceğini bağladığı kehanetler, ilerigörüşlülüğe yorumlanırken, akıl sahipleri için bundan ders alınacak kimi ibretlik durumlar vardır.


Ey Can!.. Bilmektesin yaşadığımız devranın çirkinlikleri güzelliklerini gölgelemeye başladı. Bu gölgeler karaltılara varmadan, güzelliklerin çirkinliklere heba edilmemesi açısından üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirecek idrak sahipleri, görevlerini yapmadıkları zaman, bu mükellefiyet üzerimize düşen vazifedir.


Ey Can!.. Bu mükellefiyet şuuru içinde yazdıklarınla var olmanın işaretçisi ol ve sahip olduğun güç, kalemindeki mürekkebin haksızla haklı olanı ayırd etme anlayışından beslenir. Haksızlığa boyun eğmen, kendini inkârdır. Kararlılıkla hareket edersen, bir tarafın uçurum bir tarafın yardır. İnce ve upuzun patikada yürüyüşün vereceği tecrübe ile Hakk, senin mu'inin olsun.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.