- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
HAYRETTİN KARAMAN'DAN: SURİYE MAZLUMLARI
Kendisiyle yapılan bir röportajda Müslüman Kardeşler (el-İhvanu'l-muslimûn) Teşkilatı Genel sekreteri Ali Sadreddin Beyanuni, "Suriye'de Beşşar döneminde de –küçük yumuşamalar dışında- esaslı bir değişimin olmadığını, tek parti hakimiyetinin ve hukuksuzlu

Üçüncüsü; Suriye'yi terk edenlerin dosyası... Bunlar çok büyük bir oranda insandan oluşmaktadır. On binlerce kişi 30 yıldır vatanları dışında yaşıyor. Ve bu insanların Suriye'ye dönmeleri mümkün değil. Yeni yasaya göre bazıları emniyetten alacakları onayla ülkelerine dönebiliyor.
Dördüncüsü; anayasanın 49. maddesine göre idamla yargılanan İhvanı Müslimin Üyelerinin dosyası... (Suriye Anayasa'nın 49. maddesinde "Müslüman Kardeşlere üye olmak, sempati duymak ya da üyelerinin ailelerine destek vermenin cezası ölümdür.")
Bu defa İhvan, geçmişten (yaşadıkları Hama katliamından) ders almış, komşu Türkiye'den de yararlanarak müzakere, ikna, hak ve adalete davet yoluyla dertlerine çare aradıklarını söylemişti. Çünkü daha önce (1976-1982 arasında) cereyan eden İhvan eylemleri ve kalkışması yüzünden zalim ve merhametsiz baba Esed isyanı kanlı bir şekilde bastırmış, sayısı çeşitli kaynaklarda 7 bin ile 35 bin arasında değişen İhvan mensubunu katletmiş, bir kısmını tutuklayıp zindana atmış, önemli sayıda insan da ülkeden kaçmıştı.
Bu röportaj üzerine yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:
"İhvan hesapsız kitapsız silaha sarılmasaydı, siyaset yolunu seçseydi, rejimi değiştirmek için uzun vadeli makul bir plan üzerinden yürüseydi belki başına bunlar gelmeyecek, birçok insanın kanı boş yere akmayacak, binlerce insan işkence görmeyecek, zindanlarda çürümeyecek, gurbet ellerde kalmayacaktı... olan olmuş ve üzerinden onlarca yıl geçmiş, İhvan da tecrübelerden ders almış, amacına ulaşmak için siyaset yolunu seçmiştir. Artık Suriye de geçmişin yaralarını sarmak, incinmiş gönülleri tamir etmek, haksız ve ölçüsüz mahkumiyetleri sona erdirmek için harekete geçmeli, hukuku işletmelidir".
Ne yazık ki, İhvan ve diğer mazlumlar, mağdurlar aklın ve hikmetin gerektirdiği gibi davrandıkları, normalleşmenin gerçekleşmesi için Türkiye de elinden geleni sonuna kadar yaptığı halde Esed ve çevresindekiler "Nuh dediler, peygamber demediler". Cuma namazlarından sonra ellerinde mantar tabancası bile bulunmayan kitleler hak, adalet ve hürriyet istediler, karşılığında sopa, işkence ve giderek kurşun, daha sonra top ve tank gördüler. Bu durumda onlara da meşru müdafaa hakkı doğdu. Şimdi mazlumların meşru müdafasını, hak ve adalet talebini destekleme zamanıdır.
Hem Suriye mazlumları hem de Türkiye'nin yaptıklarını beğenmeyen ve durmadan tenkit edenler neden bir de madalyonun diğer yüzüne bakmıyorlar
23.02.2012 Yeni Şafak
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.