09 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara8°C
  • İzmir16°C
  • Konya9°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa17°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep11°C

HİLAL KAPLAN'DAN: BİR İSLÂMSIZLAŞTIRMA HAMLESİ OLARAK 1915

Bugün Türkiye'de milliyetçilikten beslenen ve bu uğurda insan öldürmekten de çekinmeyen yasadışı bir örgüt var.

Hilal Kaplan'dan: Bir İslâmsızlaştırma hamlesi olarak 1915

İttihat Terakki'nin 'laik bir ulus' yaratma arzusunun önündeki en büyük engel gayrimüslimlerdi. Zira nüfusunun %20-30'u arası gayrimüslim olan bir ülkede İslâm'ın görünürlüğü laikçi politikalarla azaltılsaydı, o topraklardaki gayrimüslim nüfuzun kuvvetlenmesi gündeme gelebilirdi. Ancak, dini bir aksesuar olarak Türklüğün yanına koyan makbul vatandaş kurgusunu ('Laik-Sünni Müslüman-Türk') oluşturabilmek için öncelikle gayrimüslimsizleştirmeye gidilmek zorundaydı. İttihatçıların hayalini kurduğu 'laik, çağdaş, Avrupalı, Batılı' devlete ulaşabilmek için öncelikle gayrimüslimler yok edildi ve görünmez kılındı; ardından Müslüman çoğunluğu dine mesafeli ama Türklüğünün bir icabı olarak 'sözde Müslüman' yapmaya yönelik toplumsal mühendislik çalışmaları yürürlüğe kondu.

Özetle, laikçi toplum mühendisliğinin ilk aşaması gayrimüslimsizleştirme (toplumsal/dinî önderlerinden başlayarak nüfusu ve onları hatırlatan eserleri yok etme veya kapatma), ikinci aşamasıysa İslâmsızlaştırmadır (toplumsal/dinî önderlerinden başlayarak insanları ve onları hatırlatan eserleri yok etme veya kapatma). Bu bağlamda İttihat Terakki ile Cumhuriyet'in gayrimüslimsizleştirme ve İslâmsızlaştırma politikaları birbirinin ardılı ve tamamlayıcısıdır.

1915'te Ermenilerin başına gelenlerle Cumhuriyet kurulmadan evvel hesaplaşabilmiştik aslında. Divanı Harp Mahkemeleri'nde sorumluların bir kısmı yargılanıp hüküm giymişti mesela. Ya da bir yas komisyonu kurulabilmiş ve hatta Taksim civarına (şu anda Harbiye Orduevi sınırlarında kalan) bir 24 Nisan anıtı bile dikilebilmişti. Ama Müslümanları da direkt hedefe oturtmaya hazırlanan yeni rejim, İttihatçı zihniyeti yeniden üretti ve aslına bakarsanız hiçbir zaman da paltosundan çıktıkları İttihatçılardan pek farkları yoktu. İstiklâl Mahkemeleri'nden Dersim Katliamı'na kadar yapılanların 1915'teki zihniyetten ne farkı var ki sonuçta?

Veya Osmanlı Medeniyeti'nin çok dinli, çok dilli yapısıyla övünürken geriye neden bir avuç gayrimüslim kaldı diye sorgulamamak abes değil midir?

Atalarınız bu çok dinli yapıyı oluşturup koruyanlardan mı, yoksa onu hoyratça harcayanlardan mı diye düşünmeye değmez mi? Çünkü ikisi aynı anda olamaz...

Bir Müslüman olarak benim yüreğim ne ata fetişizmiyle ne de Avrupa Birliği müktesebatıyla bağlı; ancak ve sadece 'adaleti ayakta tutanlardan' olmamı emredene bağlı... Bu yüzden yarın saat 19.15'te Taksim Meydanı'ndaki sessiz kalabalığın içinde olacağım. 'Ermeni yalanına son' diyenler gibi 'Türk yalanına son' deyip bir kavmi kötülükle özdeşleştirip aşağılasalardı, onların da arasında olmayacaktım. Ama onlar 'ortak yastan çıkan umutta buluşalım' çağrısıyla sesleniyorlar bize... Siz de gelmez misiniz?

23.04.2012 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.