- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
HİLMİ YAVUZ'DAN: EDEBİYAT KAT'İYEN MUZIRDIR': BAHA TEVFİK VE AHMET HÂŞİM
Osmanlı'nın İkinci Meşrutiyet dönemi, modernliğin kendisine bir felsefî arkaplan ya da daha doğrusu bir felsefî meşruiyet zemini hazırlamanın zaaflarını barındırır.

Baha Tevfik, bu düşüncesini temellendirmek için, 'edebiyatın hayal ile uğraştığını' bildirir ve şöyle devam eder: 'Aslında dimağın çeşitli melekelerinin, birbirinin zararına çalıştığı belliyken; hafıza, muhakeme, idrak gibi gerekli kuvvetleri tahrip ederek hayali genişletmek, her şeyin gerçek ve maddiyete dayandığı bir devirde tamamen hayalî bir varlık kazanmasına çalışmak ne kadar teessüf edilmeye şâyândır.'
Demek ki, Baha Tevfik'e göre, edebiyat, dimağın [beyinin] her şeyin gerçek ve maddî olduğu bir dünyada, 'tamamiyle hayalî' bir varlık kazanacaktır ve bu, esef edilecek bir durumdur. Edebiyatın 'muzır' oluşu, Baha Tevfik'e göre elbet, işte tastamam bundan dolayıdır.
Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay da, 'Türkiye'de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücadelesi'nde, 'Baha Tevfik'in nazarında affetme[nin] ve âlîcenaplı[ğın] boş şey'; 'sanat ve edebiyat[ın] zararlı' olduğunu; 'vatan, millet gibi kelimeler[in] tantanalı sözlerden başka bir şey' olmadığını bildirir. Eleştirinin yıkıcı olması gerektiğini düşünen Baha Tevfik, Ali Kemal'den Rıza Tevfik'e, "Mehmet Rauf'tan Rifat Necdet'e, Şehbenderzâde Ahmet Hilmi'ye ve Ziya Gökalp'e kadar herkese 'pervasız ve cür'etli yazılarıyla' ağır saldırılarda bulunmuştur. 'Edebiyatın faydasız ve lüzumsuzluğu' ['edebiyat kat'iyen muzırdır'] konusundaki hücumlarının asıl hedefi ise Ahmet Hâşim'dir.
Baha Tevfik'in Hâşim'i materyalist bir felsefî bağlamda eleştiriyor olmasını anlamak pek mümkün görünmüyor. Her ne kadar Hâşim, eşyayı ['eşkâl-i hayat'ı] veya madde'yi, Baha Tevfik'in 'kat'iyen mızır' bulduğu 'hayal' havuzunun ['havz-ı hayal'in] sularından seyrediyor olsa da, onun şiirinde bir aşkınlık'tan [transcendence] söz etmek bahis konusu olmadığı gibi, Şerif Hulusi'nin de belirttiği üzere Hâşim, Kâinatta 'muayyen bir nizam' olduğu kanaatinde de değildir. Dolayısıyla bu tavrın, bana göre elbet, Hâşim'i, İdealizmden ziyade Materyalizm ile İmmateryalizm arasında bir ara-konuma yerleştirmiş olması ihtimali daha ağır basıyor.
Not: Hâşim'de aşkınlık ve nizamsızlık konusunda benim 'Sanat ve Edebiyat Üzerine Yazılar'daki ilgili makalelerime bakılabilir.
15.02.2012 Zaman
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.