- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul14°C▼
- Ankara6°C
- İzmir16°C
- Konya6°C
- Sakarya12°C
- Şanlıurfa15°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep11°C
İBRAHİM KARAGÜL'DEN: HUMUS, KUŞATMA, 'ZAFER' VE İNTİHAR!
Suriye'nin Humus bölgesinden günlerdir çatışma, kıyım haberleri alıyoruz. Şam yönetimine göre bölge "teröristler"den temizleniyor. Muhaliflere göre katliam yapılıyor.

Önceki gece iki taraftan da farklı açıklamalar geldi. Hükümet Bab Amr'ı ele geçirmişti. Muhalifler, asla böyle bir şey yok açıklaması yaptı. Dün akşama doğru, haber kaynakları, Suriye ordusunun, muhaliflerin kalesi konumundaki Bab Amr semtinin kontrolünü tamamen ele geçirdiği duyurdu. Kaynak Suriye yönetimiydi. "Son direniş de kırıldı" diyordu yetkili. Muhalifler ise, "taktik icabı çekildik" diyordu. Siviller zarar görmesin diye çekilmişler.
Ve bu; "Suriye ordusunun zaferi" olarak duyuruldu.
Kim yendi, kim çekildi çok da önemli değil. Önemli olan iki şey var: Biri; aylardır devam eden sivil ölümler. İkincisi Bab Amr'daki sonucun "zafer" olarak görülmesi.
En ölümcül hata bu... Bir ülkede toplumsal bir sorunun, rejim-kitle arasındaki hoşnutsuzluğun, çatışmaya kadar varmış reaksiyonun hınçla, silahla dizginlenmesi ve bunun bir zafer olarak sunulması.
Kime karşı zafer? Düşman kim? Elinde silah olanlar mı? Yoksa o ülkede yaşayan ve varolan yönetimi istemeyen milyonlarca insan mı? Bu sistemi istemiyor diye karşı olan herkesi öldürmek mi zafer? Öldürme, yok etme dışında bütün çözümlere kapıları kapatıp sadece güvenlik eksenli politikalara sığınmak mı?
Dün, 1 Mart'tı. Irak işgaline karşı Türkiye'nin ortaya koyduğu tavrın yıl dönümüydü. Irak yine de işgal edildi. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Dile kolay, yüzbinlerce.. Sadece işgal edenler değil, işgal altında gruplaşanlar da birbirini boğazladı. Coğrafyanın tarihindeki en büyük trajedilerden biri yaşandı.
Bu yüzden işgal politikalarına karşı son derece hassasız. Çünkü yaşadık, acıyı birlikte yaşadık. Ailelerin bölünmesini, yetimleri, dul kadınları, kültürel talanı, bir ülkenin yıkımını yaşadık. Yüzyıllarca birlikte yaşayanların kalın duvarlarla birbirinden ayrılmasına tanık olduk. Hâlâ ayrılar, birleşemiyorlar. Onlarca yıl da birleşemeyecekler, maalesef..
Coğrafyada, bir ülkenin daha aynı trajediyi yaşamasını asla istemedik, istemeyiz. Kapı komşusu olanların birbirine silah doğrultmasının acısını tekrar yaşamayı kim isteyebilir? Bizim şehirlerimizin bombalanmasını kim isteyebilir? Ancak bir istihbarat yönetiminin kendini Suriye yerine koyarak meşruiyet sağlamaya çalışması ile işgal politikaları arasında bir bağlantı yok değil. Bu coğrafyada işgallerin en büyük gerekçesi rejimlerin sorumsuzluğu, ülkeye ve halka bakıştaki çarpıklığıdır. "Bu ülke bana kalmıyorsa kimseye kalmasın" mantığı, Soğuk Savaş mantığıdır ve Ortadoğu'daki bütün rejimler aynı düşünce yapısına sahip.
Bu yüzden de asla kendi halklarıyla barışmayacaklar. Çünkü yıllardır düşman bildikleri halkın "artık sizi istemiyoruz" sözü öyle bir öfkeye yol açıyor ki, sahibi olduklarına iman ettikleri ülkeyi yok etme pahasına onlarla barışmayacaklar.
Dün, Bab Amr'da kim zafer kazandı? Bu nasıl zafer olabilir? Kendi köylerini, kasabalarını bombalayabilen rejimler nasıl o ülkenin sahibi olabilir? Neden bir rejim, kendini ülkenin sahibi sanır? Neden bir lider, ülkesini babasının mülkü kabul eder?
Ortada zafer yok... Hiçbir yönetim kendi halkına karşı zafer kazanmaz. Onlara karşı verdiği mücadelenin anlamı intihardır. Bab Amr'ı ele geçirseniz yarın bir başka bölgede aynısı yaşanacak. Bunun sonu gelmeyecek. Nereye kadar silahla iktidarda kalınır? Ne zamana kadar silahla milyonlar kontrol altında tutulabilir?
Bunun sonu yok, geleceği yok. Ve Suriye'de artık sistemin ülkeyi birarada tutma, ülke bütünlüğünü koruma refleksiyle ona karşı olanların savaşı yok. İki grup arasında ülkeye sahip olma savaşı var. Çünkü artık devlet refleksi, devlet aklı kalmadı..
02.03.2012 Yeni Şafak- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.