02 Mayıs 2024
  • İstanbul15°C
  • Ankara13°C

İBRAHİM KİRAS: DEVLETİN İHTİYACI OLARAK MEZHEP POLİTİKALARI

İbrahim Kiras: Devletin ihtiyacı olarak mezhep politikaları

15 Haziran 2019 Cumartesi 10:29

Geçtiğimiz birkaç hafta boyunca Cumartesi Yazıları’nda tartışmaya çalıştığımız “nominal Maturidilik” meselesi hakkında yazdıklarımızı kısaca özetleyecek olursak: Özgür irade, bireysel sorumluluk, hüsn-kubuh meselesi ve kader gibi temel konularda Mutezile ile Hanefi-Maturidi mezhepleri arasında fazla fark yoktur. Buna mukabil Hanefilerin bugün ehlisünnet dairesi içinde bir arada olduğu diğer mezheplerle mesela Selefi-Hanbelilerle anlaşma ve uzlaşma zemini daha azdır. Dolayısıyla yalnızca buradan bakıldığında bile tarihî süreçte ehlisünnet ve ehli bidat ayrışmasının salt itikadî temelde gerçekleşmiş olduğunu söylemek kolay görünmüyor.

Mesela… Abbasi halifelerinden bir bölümünün Mutezile’yi devletin resmi mezhebi olarak topluma dayatma çabalarını o devrin ehli hadis ulemasının toplum üzerindeki etki gücünü ve bunun siyasi otorite açısından oluşturduğu tehdit potansiyelini göz ardı ederek anlayamayız.

Keza Tuğrul Bey devrinde 19 yıl boyunca camilerde Eşari’nin lanetlenmesine mukabil Alparslan ve Melikşah devirlerinde Eşarîliğin adeta resmi mezhep haline gelmiş olması İran coğrafyasındaki toplumsal hareketliliklerden bağımsız değerlendirilemez herhalde. Selçuklu hanedan üyelerinin ve mensup oldukları toplum kesiminin Hanefi-Maturidi kimliğine sahip olmasına rağmen bürokrasiye hâkim olan zümrenin ait olduğu toplum kesiminin Şafi-Eşari anlayışta bulunmaları bu husustaki siyasi tercihlerden ilgisiz olamaz.

Aynı şekilde Mısır’da hâkim olan Memluk zümresinin veya Suriye’de Zengi ailesinin Hanefi-Maturidi kimliklerine rağmen medrese müfredatında ve yargıda Şafi-Eşari anlayışın egemen olmasını tercih etmeleri sebebi anlaşılmaz bir tutum değil. Gerek Selçukluların gerekse Memlukların ve Zengilerin hem hanedan üyelerinin hem de ordu mensuplarının mezhep kimliğinin yanında halkın benimsediği diğer din yorumlarını da dikkate almak mecburiyetiyle hareket ettikleri söylenmek durumunda. Bu hususta sözkonusu coğrafyalarda özellikle Şia mensubu yönetimlere karşı sürdürülen hakimiyet mücadelesi karşısında Şii olmayan Müslüman unsurların birlikteliğinin sağlanması gereği de hatırdan çıkarılmamalı. Nitekim ehlisünnet tabiri bahse konu dönemlerden itibaren “Şii olmayan” anlamını daha fazla ifade eder olmuştur.

Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/devletin-ihtiyaci-olarak-mezhep-politikalari-10461#

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.