- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
08 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara20°C
- İzmir22°C
- Konya20°C
- Sakarya21°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep23°C
İBRAHİM KİRAS'TAN: İSLAMCILIK NE ZAMAN BİTTİ
İslamcılık üzerine konuşurken karşılaşılan en büyük zorluk, kavramın anlam içeriğiyle ilgili belirsizlik. Bugün İslamcı adlandırmasını bazıları neredeyse Müslüman ile eşanlamlı kullanıyor.

Bir de günümüzde, doğru ya da yanlış, “İslamcı” adlandırması yapılan birtakım toplumsal eğilimler var ki güncel siyasetle ilgili alan da aslında burası. En başta İslam’ın toplumsal görünürlüğüne yönelik olarak modernitenin ortaya çıkardığı tehditlere karşı “kimliğin muhafazası” temelinde şekillenen ama özellikle “öze dönüş” fikrine mesafeli duran bir başka tür İslamcılık daha var. Ben buna “Popüler İslamcılık” demeyi tercih ediyorum.
Entelektüel İslamcılar “bizim medeniyetimiz değer üretemez hale geldi; modernitenin doğurduğu problemlere cevap verebilmek için İslam’ın temel mesajını tarihsel tortulardan temizleyip öze dönmemiz lazım” diye düşünüyorlardı. Popüler İslamcılar ise “Cemiyette fıskufücur arttı. Dinden uzaklaşınca devletimizin eski güzel günleri de geride kaldı” diyorlardı. Sizin anlayacağınız modernleşmeye tepki.
1924’ten sonra “entelektüel İslamcılık”a hayat hakkı verilmedi. “Popüler İslamcılık”az çok ayakta kaldı. Çünkü etkinlik alanı camilerdi, evlerdi nihayetinde. Varlığı kitapla, dergiyle, gazeteyle kayıtlı değildi. Çok partili dönemde ise biri kitaplarla, gazete ve dergilerle yeniden hayatiyet kazanmaya çabalarken diğeri tarikat ve cemaat örgütlenmeleriyle gelişim göstermeye başladı.
Ancak Türkiye’deki “yeniden İslamlaşma” hareketine yön veren “Popüler İslamcılık”ın içinde merkezin tahakkümüne çevrenin isyanı da var. Yani sınıfsal boyutu da var. Bu boyutuyla sosyolojik bir hareket. 1960’lardan sonra yaşanan büyük iç göç ve kentleşmeyle birlikte “sosyolojik İslamcılık” halini alıyor.
1970’lere gelindiğinde Erbakan ve arkadaşları bir anlamda “sosyolojik İslamcılık” ile “entelektüel İslamcılık”ın izdivacını gerçekleştirmeye giriştiler. Ama eşler arasında eşitlik olmadığı için bunlardan biri, niceliği yani kelle sayısını esas alan demokratik düzende diğerinin ağırlığı altında ezilmeye terk edildi. Kendisi de Nakşibendî ekolünden gelenErbakan’ın aydınlarla arasına koyduğu mesafe bunun göstergesidir.
Geçmişteki Milli Görüş partilerine kıyasla AK Parti aydın hareketine çok daha açık bir yapı. Ne var ki kendisini muhafazakâr demokrat diye adlandıran ve merkez sağ bir parti kimliği taşıyan bugünkü iktidar partisinden İslamcılığın problemlerini çözmesini beklemek makul bir fikir gibi görünmüyor.
03.08.2012 Star
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.