09 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara8°C
  • İzmir16°C
  • Konya9°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa17°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep11°C

İBRAHİM KİRAS'TAN: ZENCİ MUSA

Fenerbahçeli Emre o sözü gerçekten söyledi mi, bilmiyorum. Söylediyse bile, iddia edildiği gibi ırkçı saiklerle söylediğini sanmıyorum. Çünkü, bir defa, ırkçılığın “kültürümüzde yeri olmadığı” bir hakikat.

İbrahim Kiras'tan: Zenci Musa

Ne farkı var bizim kültürümüzün peki? Şöyle izah edeyim: Irkçılık toplumsal bir hastalık. Yani içinde yaşadığımız toplumun yapısıyla ilgili bir problem. Toplumun yapısındaki problemlerin iki sebebi olur. Biri kültürel. Yani geçmişten beri sürdürülen davranış kalıplarının, yerleşik bakış açılarının, kökeni araştırılmaksızın meşru ve haklı görülen tutum ve anlayışların oluşturduğu zihniyet dünyası.

İkincisi bu zihniyet dünyasının da oluşumunda az çok pay sahibi olan ekonomik çıkarlar. Basit bir örnek: Afrika’dan kaçırılıp getirilen zenci kölelerin durumunu meşrulaştırmak için bir dayanağa ihtiyaç duyarsınız. Yalnızca bunun için değil, sınaî üretiminizin hammadde ihtiyacını karşılamak için giriştiğiniz sömürge faaliyetinin ortaya çıkardığı trajik sonuçları da meşrulaştırmak için aynı gerekçeye ihtiyaç duyarsınız. O zaman insanların eşitliğini reddeden bir“ontolojik hiyerarşi” icat edersiniz. Bazı insanların bazı insanlardan daha üstün olmasını sağlayan doğuştan özellikleri olduğu görüşü buradan çıkar.

Batıda ne görse bizim ülkemizde de olmasını arzu eden batı özentilerinin moralini bozmak istemem ama “ırkçılığın bizim kültürümüzde yeri olmadığı” sözü tarihsel bir dayanağa sahiptir.

***

Tarihsel dayanak demişken “Zenci Musa” geldi aklıma. “Zenci Musa”mız... Önce Mehmet Niyazi’nin, sonra Ahmet Özcan’ın gayretleriyle tanıdığımız büyük adam. Mehmet Akif’in “Eşref Bey’in emireri Zenci Musa” diye bahsettiği Teşkilat-ı Mahsusa kahramanı. Afrika kökenli bir Osmanlı vatanseveri. Batı emperyalizmine karşı mazlum milletlerin kurtuluş mücadelesi olarak gördüğü Birinci Dünya Savaşı’ndaki kahramanlıkları dillere destan.

Savaş bitince millî mücadeleye destek için İstanbul’a dönen Musa’ya emekli maaşı bağlamak isterler. “Ben bu fakir milletten emekli maaşı alamam!” diye reddeder bu teklifi. Gümrükte kâhyalık teklifine ise “Ben kâhyalık yapmam! Onu yaşlı bir Müslüman’a verin. Orada hamallık işi varsa yaparım” cevabını vererek Karaköy Gümrüğü’nde hamallık yapmaya başlar. Bu arada hastalanır, öleceğini anlar. Millete yük olmamak için hastaneye gitmek yerine, bavulunu alıp Özbekler Tekkesi’ne gidip yerleşir. Orada rahmete kavuşur. Bavulundan üç parça eşya çıkar sadece: Malta’da esir bulunan komutanı Kuşçubaşı Eşref’in fotoğrafı, kefen bezi ve bir Osmanlı haritası.

19.04.2012 Star

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.