- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
03 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara15°C
- İzmir18°C
- Konya16°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa21°C
- Trabzon14°C
- Gaziantep19°C
İBRAHİM TENEKECİ'DEN: SANA DİLDEN SORUYORLAR
Önce küçük bir okuma parçası: 'Bir ölünün yakılması yaklaşık üç saat sürerken, ölüyü yakma görevi ailenin en büyük erkek çocuğuna düşüyor. Hindular ölülerini yakmaya ağızdan başlıyorlar.

Önce küçük bir okuma parçası: 'Bir ölünün yakılması yaklaşık üç saat sürerken, ölüyü yakma görevi ailenin en büyük erkek çocuğuna düşüyor. Hindular ölülerini yakmaya ağızdan başlıyorlar. Çünkü Hindu inancına göre, insan, hayatta en fazla günahı ağzıyla (diliyle) işliyor.' (Adem Özköse, Seyyah, Pınar Yayınları, sayfa 43)
Bu paragrafla karşılaşır karşılaşmaz, Marifetname'ye bakma ihtiyacı hissettim. Orada, maddeler halinde, uzuvların, yani kulağın, gözün, dilin, elin, karnın, ayağın afetleri var. En uzun liste, hakikaten, dile ait: Yalan, gıybet, alay, çekişmek, sövmek, kovuculuk, sırrın ifşası, iki dilli olmak, kötülüğe şefaat eylemek, Müslüman'a beddua etmek, fazla konuşmak... Uzayıp gidiyor. (Sayfa 1291, 92, 93) Böylece, dilini tutmak ile kendini bilmek arasında hiçbir fark olmadığını görüyoruz.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Ibrahim_Tenekeci/sana-dilden-soruyorlar/51947
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.