- Hakkımızda
 - TYB Ödülleri
 - Genç Yazarlar Kurultayı
 - Kitaplık
 - Ahlâk Şûrası
 - Yazar Okulu
 - Mehmet Âkif Ersoy
 - Türkçe Şûrası
 - Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
 - Yayınlar
 - Söyleşi
 - Şube Haberleri
 - Salgın Edebiyatı
 - Haberler
 - Şiir Şölenleri
 - Mesnevi Okumaları
 - Kültür & Sanat Haberleri
 - Kültür Kervanı
 - Kırklar Meclisi
 - Duyurular
 - Biyografiler
 
04 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
 - Ankara20°C
 - İzmir21°C
 - Konya19°C
 - Sakarya21°C
 - Şanlıurfa25°C
 - Trabzon18°C
 - Gaziantep25°C
 
İKİ MEDENİYET TASAVVURU: MODERNİTE VE İSLAM
Sadettin Ökten hoca, Türk Ocağı'nda 'Medeniyet ve Şehir' başlıklı bir konferans verdi. Sadullah Yıldız bu etkinlikten notlarını aktarıyor.. Mezarlara açılan büyük kapıdan girdikten birkaç adım sonra keskin bir koku karşıladı beni.

Sadettin Ökten hoca, Türk Ocağı'nda 'Medeniyet ve Şehir' başlıklı bir konferans verdi. Sadullah Yıldız bu etkinlikten notlarını aktarıyor..Mezarlara açılan büyük kapıdan girdikten birkaç adım sonra keskin bir koku karşıladı beni. İki yanı kabirlerle muhat yolun üstüne sarkmış leylak ağacından buram buram yayılan taptaze bir bahar kokusu. Her geçen koklayıp teneffüs etsin diye yola eğildikçe eğilmiş kambur ağaç; kim bilir, belki de birkaç adım ötedeki Viyana Sefiri Sadullah Paşa’ya uzanmak istiyordur.
Birkaç hafta önce yandığını duyduğum Türk Ocağı’nın çayhanesinden eser yok. Geriye kalan tek iz, duvarlara geçmiş duman karaları. Eskiden nargilelerin tüttüğü yerden yürüyüp içeriye geçtim,Sadettin Ökten hocayı dinleyeceğiz bugün. Günlerden Cuma, vakitlerden akşamüzeri.
Medeniyetle ilgili herhangi bir teorik okuma/oluşturma eyleminde Bedri Gencer’in konuya getirdiği fevkalade mühim açı dikkate alınmadan kapsamlı bir iş yapılmış olmayacağını söylerdim ufak aklıma kalsa; ama mesele düşünürler nezdinde algılanış değil de kavramsal olarak kelimenin semantik kökeni olunca elbette ilki kadar çatallı bir manzarayla karşı karşıya değiliz. Sadettin Hoca belki de bu yüzden “medeniyete herkes bir anlam veriyor” dedi, “çok karmaşık bir yapı bu.” Lojik/mantıkî manada bu kelimenin karşılığını netleştiren, Yılmaz Özakpınar olmuş. Hocanın defaatle okuduğunu söylediği, Ötüken’den çıkmış risalesine bakılırsa Özakpınar’ın, medeniyet ve kültür kavramlarının zihinde yerleştiğini görebiliriz.
Hedefi olmayan toplum medeniyet yapamaz
Medeniyet kelimesinin tedailerinin geniş çeperinde, konuyu en dibinden, insanın soru sorma merakından başlattı Sadettin hoca. Genellikle yaptığı gibi bu konferansında da Sadettin Ökten, çift dilli ve dolayısıyla iki jargonun ıstılahlarından faydalanan bir üslupla sürdürdü konuşmasını; biri seküler biri dinî. “Çünkü” diyor, “bu gök kubbenin altında bir de dine uzak insanlar var.” Dindar insanın soruları olduğu gibi ateistlerin de soruları var, bunlar evrensel soru/n/lar. Felsefî olarak genelleme yapılsa da bu sorular, her insanda öyle ya da böyle mevcut. Ölümden sonra ne olacağını merak etmek gibi. Kader de bir başka evrensel ortak soru: “İsteseniz de istemeseniz de sizi kendine ram eden şeyin adı kader.” Kadim Yunan tragedyasının doğuşu, kader ve irade çatışmasında galibin merakından doğmuş: “Karadenizli ise buna ‘Sevdum da alamadum, haram olsun bu dünya’ diyor.”
İnsan dediğimiz varlık, diye başladığı cümlesine “varlık seküler bir söylemdir, mahluk deseydim bu dinî bir söylem olurdu” şerhini düşüp şöyle devam etti hoca: “İnsan dediğimiz varlığın seçme, değiştirme ve biriktirme özellikleri var. Biriktirmeden tarih, seçme ve değiştirmeden ise üreticilik/inovasyon zuhur ediyor. Seçme ve değiştirme, toplu yaşayan insanlardan çıkarsa kaos doğuyor çünkü insan aynı zamanda bir hak duygusuyla dünyaya gelmiş. Güçlü var oluyor, güçsüz eziliyor.” Bugünkü kapitalizmin açmazı da tam olarak bu noktada kilitlenmiş hocaya göre. Bir mefkûre/ideal yokluğu durumunda ortaya çıkan anarşi ve kaosun (“bizim tabirimizle fitne”) oluşmaması için topluluğa (bu herhangi bir çap ve vasıfta topluluk olabilir) bir hedef gösterilmesi gerek.

Toplumun sinerjisini bir hedefe yönlendiren ve bireyin açmazlarına cevap veren sistematiğe “medeniyet tasavvuru” deniyor. Ancak bu, tek başına anlamlı bir terkip değil; “bir manifesto, bir bildirge ve hükümler yumağı ortaya çıkıyor. Demek ki bu, insanın yaşayarak anladığı bir metin ama insana tabiatta bulunmayan, kendi aklından ve duygularından neşet etmeyen bir başka haber olarak gündeme geliyor.” Her medeniyet tasavvurunun da bir değerler sistemi var. Bu bir ‘sistem’ olduğu için yapısı gereği hiyerarşik (silsile-i meratip): “En üstte temel değer, ondan doğan daha alt değerler ve en alttaki özel değerlere doğru giden bir piramit tasavvur edin.”
Bir değerler sistemine göre yaşamak herhangi bir toplum için bir ekstra değil, zorunluluk. Başlangıcı Rönesans’a giden ve bugün hâkim tasavvur olan modernitenin de birtakım prensipleri, değerler sistemi yok değil: “Rasyoneldir ve dogmaları, birtakım değerleri vardır. Postmodernite onun biraz haylaz ve yaramazlığı tolere edilebilen çocuğudur. Eğer yaramazlığı tolere edilemiyorsa cezalandırılır. Örnek mi arıyorsunuz? İşte Roger Garaudy. Bir şeyler söyledi, adamın sesini kestiler.”
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16949/iki-medeniyet-tasavvuru-modernite-ve-islam.html
- Geri
 - Ana Sayfa
 - Normal Görünüm
 - © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
 
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.