06 Mayıs 2024
  • İstanbul11°C
  • Ankara8°C

İLMİYENİN DORUKLARINDA BİR ÂLİM ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR

Müslümanların son büyük imparatorluğu olan Osmanlı Devleti sona ererken kendinden sonraki fetret/ashab-ı kehf dönemi için gerisinde Muhammed Hamdi Yazır merhum gibi İslam medeniyetinin sulayıp yetiştirdiği büyük kıymetler bırakmıştır.

İlmiyenin Doruklarında Bir Âlim Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

28 Mayıs 2018 Pazartesi 13:14

Her dönemin bir âlim prototipinin varlığından bahsedebiliriz. Bizim kanaatimize göre, bugün bu prototip Elmalılı Hamdi’dir. Zira hem bizim geleneğimizi iyi hem de Batıyı iyi bilmektedir. Abdulkadir Macit yazdı.

Müslümanların son büyük imparatorluğu olan Osmanlı Devleti sona ererken kendinden sonraki fetret/ashab-ı kehf dönemi için gerisinde Muhammed Hamdi Yazır merhum gibi İslam medeniyetinin sulayıp yetiştirdiği büyük kıymetler bırakmıştır. Elmalılı’nın kıymeti, yaşadığı zaman dilimiyle kıyaslandığında daha da artmaktadır. Zira Hamdi Yazır, Batı karşısında 19. ve 20. asırda karşı karşıya aldı işgal, kurumsal modernizayon/ Batılılaşma ve ideolojik tahripler sebebiyle İslam medeniyetinin varlık yokluk mücadelesinde girdiği buhran döneminde yaşamıştır.
 
Bir yanda parıltısı gözlerden, gönüllerden silinmeyen bir mazi, diğer yanda ise, ne şekil alacağı kestirilemeyen bunalımlarla dolu bir istikbâl... İşte Hamdi Efendi, bu buhranlı döneminde ne mazinin muhafazakar bir eda ile sürdürülmesi ne de istikabilin/yeninin sorgulanmaksızın taklidine düşmeksizin “Terakki mazideki kıymetlerden istiğna değil, onları tadilat ve keşfiyat-ı cedide ile daha mütekamil kıymetlere iblağ etmektir; tabir-i aharla servet-i eslafa servet-i ahlafı zammeylemektir.” diyerek bir başka şanlı istikbâlin müjdesini vermiş, döneminde milletimizi şoka uğramaktan kurtaran büyük zâtlardan birisi olmuştur.
 
Mutedil tutum
 
Vahdettin Işık, İslamcı Dergiler Projesi’nde kaleme aldığı makalesinde İslam geleneğinde iki ana tutumdan bahsetmektedir. Birincisi; Medine örfünü esas alan “ameli ve nakli gelenek”tir. Diğer deyişle bu gelenek Ehlü’l-Hadis olarak isimlendirilmiştir. İkincisi ise; farklı kültürler ile karşılaşmanın Müslümanları yüz yüze getirdiği soru(n)ların üstesinden gelebilmelerinin tabii gereklerini yerine getirmek üzere hareket eden ve bu nevi İslam’ın yaşadığı çağın idrakine sunmaya çalışan “akli-nazari yaklaşım”dır. Bu yaklaşım da Ehlü’r-Rey olarak nitelendirilmiştir.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.