- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara18°C
- İzmir20°C
- Konya17°C
- Sakarya23°C
- Şanlıurfa25°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep22°C
İSKENDER PALA'DAN: YİRMİ DÖRT SANİYE
Şehir: Ben yitirilmiş masumiyete ağlıyor ve ülkem adına şehit olmuş evladımın yasını tutuyordum. Bir zeval vaktiydi. İyi bir kalbe güzellikler yazılırken başladı her şey. Yer sarsılıyordu. Saydım, yirmi dört saniye...

Ana: Yavrummm!.. Bana yavrumu bulun!... Şimdicik odada oynuyordu. Odayı bulun bana. Kapının zili çalmıştı, arkadaşı gelecekti, ona bakmak için ayrılmıştım yanından, kapıyı bulun bana!.. Ablası!.. Ablası okuldan dönecekti. Ablasını bulun... Babası son kez evden çıkarken bana emanet etmişti onları... Mayınlara dikkat et, demiştim, mayınlara basma sakın, akşama eve tek parça olarak dön. Sonra bana kanlı üniforması ile şehitlik künyesini getirmişlerdi. Bana künyeyi bulun!.. Bana...
Öğrenci: Katman katman beton yığınlarının arasında arkadaşım Osman kaldı. Aynı odada gurbetlik kaderimizi paylaşıyorduk. Okulumuzu bitirecek meslek sahibi olacaktık. Annesi babası onu aramaya geldiklerinde yüzlerine nasıl bakacak, ne diyeceğim şimdi!.. Onu enkazın altından çıkarmalıyım, beton kütleleri almalıyım üzerinden... Ah be Osman, ah be kirvem, keşke ölen ben olsaydım da sen kalsaydın be!..
Osman: Allah'ım!.. Gücümü ve aklımı koruyayım Allah'ım. Bacağıma saplanan şu demirden kurtulmalıyım. Ama nasıl olacak, kıpırdayamıyorum ki? Şu göğsüme dayanan şey bir kiriş olmalı!.. Bacağımı hareket ettirmesem iyi olacak galiba. Eğer elime bulaşan ıslaklık kendi kanım ise bunu durdurmalıyım. Azıcık ışık olsaydı?!. Tekrar bağırsam acaba? Gitgide gücüm de tükeniyor. Heeey!.. Burdayııım!.. Kimse yok muuu?!.. La ilahe illallaaaah!..
Çığlık: Orda kimse var mı?!.. Aşağıda kimse var mı? Kimse varsa ses versin!.. Hişttt!.. Susun, dinleyin!.. - Tak... tak... tak... Burda bir canlı vaaar!.. Ses aha şurdan geliyor!.. Çabuk olun!..
Muhabir: Evet, değerli izleyiciler!.. Gördüğünüz gibi gece olmasına rağmen arama kurtarma çalışmaları son hızla devam ediyor. Türkiye'nin her yerinden yardım için gelen ekipler ve yardım malzemesi gönderen yurttaşlarımız var. Son açıklamalara göre 264 can kaybı, binin üzerinde yaralı. Halen göçük altında üç yüzden fazla insan olduğu tahmin ediliyor. Allah herkesin yardımcısı olsun! Şimdi yanımızda bir depremzede var, mikrofonu ona uzatıyoruz. Evet hanımefendi, neler diyeceksiniz? Ama siz titriyorsunuz, üşüdünüz mü? Ama siz ağlıyorsunuz!..
Gözyaşı: Uçuruma düşerken neler hissedeceğimi merak ederdim hep; yanaklardan süzülerek inmek yerine gözden çıkıp doğrucu toprağa karışmanın nasıl olacağını merak ederdim. Aynalarda kendi boşluğumu görmek isterdim. Hep yürekten kopup geldiğimi düşünür ve bir gün ciğerden çıkıp gelme ihtimalimi düşünürdüm. Bana bugün gözyaşı demeyin; bende benden içeri bir ben var artık... Bu gece benim kendimi tanıdığım, gerçeğimle yüzleştiğim gece çünkü. Bugün hamurum kandır benim...
Gece: Gelinler kadar hüzünlü, umutlar gibi tedirgin, zulüm misali katıksız... Sokakla tüten bir alevin ucunda ah edip duruyorum. Küller ve toprak. Bütün yıkımlar benim bağrımda. Konuşmayı yeniden öğrenmem gerekiyor, sesleri ve harfleri kaybettim. Bu acıyı içime bırakanlar bende sır olarak kalacak. Dünya yeniden kurulduğunda, şehir eskisi gibi olduğunda ben o sırları hâlâ saklıyor olacağım.
Mahkûm: Bir gün şu duvarlar yarılsa da sevdiklerimi bir kez olsun görsem diye her gece dua ederdim. Sonunda duvar yarıldı, lakin sevdiklerimi görmek beni sevindirmedi. Hangi baba, annelerinin naşı başında ağlayan üç çocuğun üstüne uğramak ister? Şimdi hapishaneye geri dönmeli ve bir gün üç yavruma hem anne, hem baba olmak üzere duvarların yerinde durmasına yakarmalıyım.
Yürek: Her şeyin bir ve tek olduğunu hissediyorum. Kötülükten şefkat ve merhameti, çirkinden iyilik ve güzelliği, yıkıntılardan insanı çıkaran sevdanın mekânıyım diye... Masumiyete vurgun lekesiz sevdalar adına sizi yanıma çağırıyorum. Harabelerde, karanlıklarda çarpan yüreklere dokunmak için...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.