04 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Konya12°C
  • Sakarya13°C
  • Şanlıurfa18°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep13°C

İSLAMCILIK BİR MACERA DEĞİL BİR MECRADIR

Bursa'da bir konferans veren yazar Ramazan Kayan, Türkiye'de İslamcılık tartışmaları bağlamında İslamcılığın dününü ve bugününü anlattı. Ayşegül Sena Kara etkinlikten notlarını aktarıyor..

İslamcılık bir macera değil bir mecradır

10003919-10152271312584512-1460836892-n-1Bursa'da bir konferans veren yazar Ramazan Kayan, Türkiye'de İslamcılık tartışmaları bağlamında İslamcılığın dününü ve bugününü anlattı. Ayşegül Sena Kara etkinlikten notlarını aktarıyor..

 

Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından aylık periyotlar halinde İbrahim Paşa Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve kamuoyu tarafından ilgiyle izlenen “Türkiye’de İslamcılık Tartışmaları” programına bu ay yazarRamazan Kayan konuk oldu.

İslamcılığın geçmişini ve bugününü, İslamcıyı, İslamcılığı bekleyen tehlikeleri anlatan, geniş çerçeveli bir sunum yapan Ramazan Kayan sözlerine İslamcılık kavramına neden ihtiyaç duyulduğunu sorgulayarak başladı. Kendisinin de ilk olarak kavrama tereddütle yaklaştığını fakat "Galat-ı meşhur lisan-ı fasihten evladır" sözü gereğince bu sıfata ne anlam yüklediğimizin önemli olduğunu, maksadımızın bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu ifade etti. Kayan, "Kur'an'da Müslim, mümin, muttaki, mücahid gibi kavramlar kullanılıyor, Müslim hepsini içeriyor fakat diğer sıfatlar da farklı yönleri tamamlıyor. İslamcılık dendiğinde ise toplumdaki yozlaşmalar karşısında İslami duruşu, bilinci, direnci netleştiren gayretler kastedilir" diyerek konuya açıklık getirdi.

 

İslamcılık bir macera değil bir mecradır

"İslamcılığın alanı nedir?" sorusu ile konuşmasına devam eden Ramazan Kayan, İslamcılığın, Müslümanların İslam'la kopan ilişkilerini tekrar İslam'la temellendirmek için bir bakış, bir oluşun ismi olduğunu, ilk etapta siyasi, politik çağrışım yaptığını fakat sadece siyasi alanla ilgilenmediğini dile getirdi.

 

Özellikle 150 yıldır Müslüman zihindeki kırılma, algıdaki değişim yüzünden İslamcılığın daha ön planda olması gerektiğine dikkat çeken Kayan şunları kaydetti: "Bu mecraya Müslüman’ım diyen herkesin katkıda bulunması lazım. Ümmetin gelecekteki umudu, bu perspektif üzerinde gelişir. Kendi dünyamıza, özümüze, realitimize dönmenin adıdır İslamcılık. Batının İslami hareketleri sıfırlama, sonlandırma için başlattığı saldırılar bitmiyor. Soğuk Savaş sonrası İslam’ı hedefe koyan Batı, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra İslam’ın etkisizleştirilmesi, nesneleştirilmesi için faaliyetlerde bulunuyor."

 

İslamcılık kaç evrede incelenir?

Ramazan Kayan, İslamcılık tarihine baktığımızda üç evrede ele alabileceğimizi ifade etti ve bu evreleri anlattı. Birinci evre “Kriz dönemi”, 18. yy. sonları ile 19. yy. başları, Osmanlı’nın son yıllarını karşılıyor. Ümmet bütünlüğünü, devletini yitim noktasına girerken arayışların da olduğunu, Afgani, Abduh, Said Halim Paşa, Mehmet Akif gibi isimlerin, "Ortada devlet var; devleti nasıl kurtarabiliriz" sorusu üzerine kafa yorduğunu anlatan Kayan, bir tarafta Tanzimat’la başlayanBatılılaşma hareketleri, bir tarafta Türkçülük olduğu halde çözülmenin nasıl önüne geçilebilir konusunda gayret verdiklerini söyledi.

“Baskı dönemi” olarak adlandırılan ikinci evre, Osmanlı sonrası Cumhuriyet dönemidir. Sadece bizde değil tüm Müslüman dünyada ulusçu dikta rejimleri kurulduğunu, o baskılara direnen, bedeller ödeyen İslamcılığın, devlet kurma girişimleri de olduğunu anlatan Ramazan Kayan şunları nakletti: "Bu dönemde Pakistan'da Muhammed Ali Cinnah veMuhammed İkbal'in çabalarını görürüz. Pakistan İslam Cumhuriyeti kuruldu fakat tüm ümmet için kucaklayıcı olmadı; ulus devlet formatında oldu, uzun ömürlü olmadı. Afganistan ise Sovyetlere karşı onurlu bir direniş gösterdi fakat sonra iktidar Müslümanlara geçince sınavı veremediler. Hizipçi, mezhepçi kalıba büründüler, var olan gücü birbirlerine karşı kullandılar, sonuç hayal kırıklığı oldu. İran'a baktığımızda, göz kamaştırıcı bir devrimden sonra içine kapan ve yüzünü tamamen Şia'ya dönen, Şia ile kendini sınırlayan bir devlet görürüz. Sudan örneğinde ise, oradaki İslamcılar da kendini sünnilik ile sınırlamıştır."

 

Ramazan Kayan'a göre üçüncü evre “Yeni dönem” olarak adlandırılır; bu dönemde göze çarpan anlayış, "Devlet kurmaya gücümüz yetmiyor o halde devleti, statükoyu değiştirelim; sistem içi mücadele edelim" anlayışıdır. Kayan, maalesef ümmet için örnek olacak sınav verdiğimizi söyleyemediğimizi, Türkiye’de bazen “Misak-ı Milli”ci anlayışlar yüzünden tüm coğrafyayı kucaklayamadığımızı, sıkıntıların, zorlukların, çelişkilerin olduğunu dile getirdi.

Yakın dönemde Arap dünyasında yaşanan halk hareketlerine değinen Ramazan Kayan, bu hareketleri saf İslamcı hareket olarak niteleyemediğini, ancak süreç içinde bayrağı İslamcıların ele aldığını; hareket Müslümanların lehine renk alınca, Batı dünyasının bunu etkisizleştirmek için, Mısır örneğinde olduğu gibi, her yola başvurduğunu anlattı. Kayan, Batı’da “cihad” kavramının terörle özdeşleştirildiğini, kimi zaman bu anlayışa koz verdiğimizi, Suriye'de İslam adına, silahlarını diğer İslami gruplara çevirenlerin varlığının, olaya nereden bakmamız gerektiğini zorlaştırdığına dikkatleri çekti.

 

Kalbi mümin, aklı seküler

İslamcılığın ne olup ne olmadığına değinen Ramazan Kayan şunları anlattı: "İslamcılık dönemsel değil, bir dünya görüşüdür. Tüm dünya için kurtuluştur. Modernizme bir cevaptır. Diğer ideolojilerden en büyük farkı aşkınlığıdır. İslamcılığı bekleyen tehlike aşırı siyasallaşma, politize olmadır. Biz dünya ahiret felahı için yola çıkıyoruz. Bunu kaybedersek seküler oluruz. Hayatında, siyasetinde, sanatında, sermayesinde ahiret olmalı İslamcının."

 

İslamcılığın arındırıcı (ahlaki) boyutuna vurgu yapmamız gerektiğini söyleyen Ramazan Kayan ilgi uyandıran sorularıyla konuşmasına devam etti: "Kur'an ıslah, irşad inzar, ihya, tecdid üzerinde durur. 'Sizler insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız!' buyurur ayet. Peki, bizim insanlığa yönelik bir projemiz, bir derdimiz var mı? İslamcı, kendi için yaşamayan, yaşatmak için yaşayandır. Bizzat hayatın içerisinde hayatı yeniden kurmalıdır. Abdullah olmanın gereği bu, vahyin gereği budur."

 

İhtiyacımız olan unsurları anlatan Ramazan Kayan, sadece bilgi yüklü olmayan, muttaki aydınlara, ilimle kendini sınırlamamış mücahid âlimlere, doğruyu yanlışı gören feraset sahibi basiretli kadrolara, her türlü aşırılıktan, iftrat ve tefritten uzak mutedil bir kitleye ihtiyacımız olduğunu, bu şekilde İslamcıların başını çektiği dirilişin mümkün olacağına vurgu yaptı.

 

İslamcılığı bekleyen tehlikeler başlığında Ramazan Kayan'ın anlattıklarından aldığım notlar şöyle:

1) Marjinalleşme: Tekfirci, itici, kendi grubu dışında kimseye hayat hakkı tanımayan yapı.

2) Ilımlılaşma: Ilımlı, omurgasız, kemiksiz, tepkisiz, muhalif damarı sökülmüş bir İslam. Mevlana, Yunus Emre üzerinden dünyaya pazarlanıyor.

3) Sekülerleşme: İslam'ın sonsuz hayata bakan yönü es geçiliyor. HâlbukiKur'an-ı Kerim'de iki kavram öne çıkar: tevhid ve kıyamet. Tarihi incelediğimizde YahudiliğiHıristiyanlığı, devletleri bozan en önemli faktör dünyevileşmedir.

4) Popülerleşme: Halkın beğenisini kazanmak, rakamlar, puanlar değerlerin önüne geçiyor.

Son olarak “İslamcıyı bekleyen tehlikeleri” maddeleştiren Ramazan Kayan bu konuda şunlara dikkat çekti:

 

Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16387/islamcilik-bir-macera-degil-bir-mecradir.html

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.