- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara18°C
- İzmir22°C
- Konya19°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep24°C
İSMAİL KILLIOĞLU'NDAN: AYKIRIYI YAZMAK
Yazıyla akıl vermek, tavsiyede bulunmak, herhangi bir konudaki iddiayı ispat etmek gibi, “naçizane” “ben” demeyi ima eder kuşku ve endişesiyle, o türden bir üsluba uzak durmanın gereğini duydum.

Dumanı üstünde ya da ateşin üzerinde eriyen birtakım konular, olaylar konusunda, “sizce..” diye başlayan beklentiler, yukarıdaki cümlelerin sıralanmasına vesile oldu diyeceğim ama tam yerini bulduğuna yine de emin değilim. Aslında, elleri ceplerinde, gözleri göğün derinliklerinde, ıslık çalıp giden birisinin tavrı benzeri yazılarda, sıkıştıran olayların ipucunu kazığa bağlayıcı ipler yok muydu?
Mesela siyaset olgusu (altını çizdim) ile “iktidar”, hükmetme duygusu (bunun da altını çiziyorum) üzerinde ne zamandır dikkat uyandırmaya çaba gösterdik. Amiyane deyişle, herhalde “spor olsun” diye değil!
Hukukçu dostlar, sıradan bilgiler olarak bilirler, genel hukuk bilgilerine aşina olanlar da mutlaka hatırlayacaklardır. Hukuk biliminde kanun yapma yöntemi olarak iki yöntemden söz edilir. Biri “Somut Olay” (Kazuist) ya da “sayma”, diğeri “Soyut İlke” yöntemidir. Kazuist yöntemde neredeyse her bir olaya, öngörülebilen her bir hukuki ihtilafa özgü bir kural koyma, hüküm kurma yaklaşımı belirleyicidir. Soyut ilke yönteminde kural olarak ortaya konulan şey, yani kanun, hüküm, soyut, genel, ihtilafa konu olacak sayısız olaylara uygulanma imkan ve niteliğine sahiptir.
Bunun temelinde sistematik düşünme ile kategorik, yani “bölmeli” düşünmenin yattığını hesaba katmakta yarar vardır. Kısaca ilke ve olayı esas alan bir düşünce, yaklaşım, bakış açısı işlev ve sonuçları itibariyle karşıt nitelik gösterirler. Sözgelimi ilke (o her ne ise)yi esas alan bir düşünce, mesela adaleti kavrayışında ve uygulayışında yetersiz kalabilir, hata yapabilir ama bunların ortadan kaldırılması daima imkan dahilindedir. Üstelik yetersizlik ve hata adaletin mahiyetini daha doğru kavramada dayanak da olabilirler. Kategorik ya da bölmeli yaklaşım tek tek olaya, duruma bağımlı olduğu için her olay ve duruma uygun geleceğini varsaydığı birtakım doğrulara dayanmak zorundadır. Olaya göre adalet, duruma göre hukuk, davranışa göre ahlaki erdem oluşturulur. Dün adil olan, hak olan, erdemli olan, bugün adaletsiz, haksız ve erdemsiz ilan edilebilir. Yukarıda belirttiğim siyaset olgusuyla “iktidar” güdüsünü bu açıdan konumlandırmak mümkündür.
Yoksa, XVII. yüzyılda yaşamış Fransız asıllı İngiliz düşünürü Bernard de Mandeville’in “Arılar Ülkesi”nde ileri sürdüğü düşüncelerin somut örnekleri haline gelinilir. Ya da “Haricî mantığı”nın bukağısının sınırı içinde ömür törpülenir durulur. (Sevgili M. Akif Zengin, istediğini sandığın cevap(?) bu olmayabilir, ama asıl kavramak istediğinin böyle bir şey olduğudur. Sevgiler.)
25.12.2013 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.