- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
04 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara11°C
- İzmir18°C
- Konya11°C
- Sakarya13°C
- Şanlıurfa17°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep12°C
İSMAİL KILLIOĞLU'NDAN: DEĞER BUNALIMI
Olayların esas alınarak düşünülmesi, bilim açısından bir zorunluluktur. Özellikle deney ve gözleme dayalı bilimlerde doğruya ulaşmak için şarttır.

Fakat beşeri bilimlerin bütünü, sadece olay ve olguları dikkate almakla birlikte, inceleme ve değerlendirmelerde, olay ve olguları esas almazlar. Birtakım ilkelere, kurallara, yasalara ve ölçülere göre çalışırlar. Dolayısıyla, olay ve olguları bunlara göre değerlendirirler. Çünkü bu değer ve ölçülerin, belli ve somut olay ve olgular ile sınırlı tutulamaması, insan ve toplum hayatının birlik, düzen ve uyum içinde gerçekleşip sürmesi için zorunludur. Yani değer ve ölçünün, açıkçası dinin, ahlakın, hukukun, geleneğin muhtevasının kavranılmasının değişiklik göstermesi, onların mahiyetini ve anlamını ortadan kaldırmaz. Aksine değer ve ölçünün gerekliliğini ve zorunluluğunu, bir anlamda pekiştirir. Fiilin, mesela, hırsızlık suçu ya da günahını oluşturduğunu ya da oluşturmadığını iddia eden kimse de, sonuçta değer ve ölçüye göre değerlendirmede bulunup karar vermektedir.
Her türden değer ve ölçüyü bir tarafa bırakıp sadece olay ve olguya göre davranışını düzenlemeye yönelen bir kimse, aslında hiçbir değer ve ölçüyü kabul etmemektedir, denebilir. Çünkü özellikle insan ve topluma ait her bir olay ve olgu, şeklen benzerlik gösterseler de, tekrarlanmaları mümkün olmayan şeylerdir. Yani sürekli değişkenlik gösterirler, ama ilgili oldukları değer ve ölçüler değişmezler, genel, soyut ve süreklidirler. Değer ve ölçüden yoksun olan insan ve toplum, bizzat varlık hikmetlerinden yoksun olurlar. İnsan ve toplum olma niteliklerini oluşturamazlar, mevcut olanları koruyamazlar, kısaca varlıklarını ve hayatlarını sürdüremezler. En önemlisi var olsalar ve yaşasalar bile, kalıcı değerler, eserler bırakamazlar. Batıl ya da yanlış olarak tanımlansalar bile dini, ahlaki, hukuki ve örfi birtakım değer ve ölçülere sahip insan ve toplumlar, olmadık badirelere uğrasalar da, hayatları, ilişkileri, kural ve kurumları değer üretebilir, mutlu olmalarını sağlayabilir.
05.03.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.