- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
İSMAİL KILLIOĞLU'NDAN: FİTNE
Suriye-Irak çerçevesinde, İslam’ı ve kutsal kavramlarını uluorta gerekçe göstererek ortaya çıkan hareketin yol açtığı yıkım doğrudan iç bünyeye yönelik olması dolayısıyla korkunç bir fitneyi ateşlemiştir.

Sözgelimi “İslam devleti” ile “cihat” kavram ve ilkeleri, hem kendi aralarında anlamlı bir uyumdan yoksun kılınmış, hem de bizzat bu kavram ve ilkelerin kendi bağlam anlamları boşaltılmış görünmektedir. En yalın anlamında “cihat”ın dayandığı gerekçenin sıhhat şartı, yani mahiyet uygunluğu, seçilen keyfi hedefe bağlanmış gibi durmaktadır. Cihadın muhatabının, hedefinin, yaşlı, kadın, erkek ve çocuk Müslüman olduğunu ileri sürmek, onun mahiyet ve ruhuyla bağdaştırılamaz. Bir kişi, grup ve grupların, belli bir Müslüman çoğunluğunun rızasına rağmen, yaptıkları fiili “cihat” olarak nitelendirmeleri, gerçek anlamda yok hükmünde sayılmalıdır. Kaldı ki, yapılan fiillerin gasptan katle (öldürme), ırz ve namusa tecavüzden birçok seyyiata, cürme kadar uzandığı söylenebilir. Asıl bu tür fiilleri icra edenlere karşı Müslümanların karşı koymaları, mücadele etmeleri “cihat”ın kapsamındadır ve mahiyetine uygundur, denebilir.
Elbette gerçeklikten, maslahattan uzak indî mütalaaların “fetva” konusu olup olamayacakları ayrı bir tartışma konusudur. Ancak yaşanılan gerçekliklerin meydana getirdiği sonuçlar ortadadır. Yüzbinlerce insanın evinden-ocağından, canından ve malından, ırz ve namusundan yoksun bırakılması; Veysel Karani gibi sembol ve mübarek bir kişiliğin şahsında İslam’ın değer ve birikimlerinin bombalanması; mezarların balyozla tahrip edilmesi, nasıl bir ruh ve vahşetin tezahürüdür?
“İhtilafta rahmet vardır” sözü hakikatin yüceliğine ve değerine uygun bir üslubu kinaye ederken, sıhhati üzerinde ittifak olunmuş mezhep ve tarikatlerin düşman saflarına dönüştürülmesi İslam’ın “dinde zorlama yoktur” şiarıyla nasıl bağdaştırılabilir? Her türden “Cahiliyye” ve yol açtığı vahşet ile İslam’ın yan yana gelmesine meydan veren zihniyet ne ola ki?
Fitneye karşı mücadele, hakikatin yalın, açık ve zamanında ayağa kalkmasıyla alt edilebilri. Ama nerede ve nasıl?
25.06.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.