- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
 01 Kasım 2025
01 Kasım 2025- İstanbul12°C▼
- Ankara7°C
- İzmir15°C
- Konya8°C
- Sakarya11°C
- Şanlıurfa15°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep10°C
KADIN ŞAİRİN FITRATINDA GÖZLEM GÜCÜ VAR
Emel Özkan ikinci şiir kitabı Yolda Anlatırım ile bizi 80 sayfalık bir yolculuğa davet ediyor. Günümüz insanı hakkında yaptığı tespitlerle dikkat çeken Özkan, “Kadın şairin fıtratında ayrıntı, gözlem gücü ve bu ikisini duyguyla buluşturabilme imkânı var”

24 Eylül 2016 Cumartesi 14:10
Beş yıl aradan sonra şiirlerini bir araya getiren Emel Özkan ikinci kitabı “Yolda Anlatırım” ile çıkageldi. Sayfalar boyunca insanın zamansızlığını, banka ve mezarlıkları kendi üslubunca mısralara taşıyor. 2000 Kuşağı'nın sayılı kadın şairlerinden olan Özkan, üretkenliğine hem şiir hem de düzyazı alanında devam ediyor. “Bahçesizlik cehennemdir” diyen Özkan'ın şiir yolculuğunu, çağımız insanını ve kadın şairleri konuştuk.
“Dar Zaman”dan sonra şimdi de “Yolda Anlatırım”. Zamana karşı en güçlü silah olarak şiiri kullandığınızı söyleyebilir miyiz?
Zamanın karşısındayım, evet. Fakat, onu bir ayna olarak gördüğüm için. Dolayısıyla, kitapların ismi ve içerikleri, bir hükümden ziyade bir durum tespiti özelliği taşıyor. Zaman üzerinden; varlık, hareket ve hali görmeye çalışıyorum. Şiir, bu aynanın sırrı.
KALBİN HUKUKUNU KORUMAK GÜÇLEŞİYOR
Sizi yazmaya sevk eden duygu ve/veya olaylar nelerdir?
His yönüyle, mesuliyet ve adalet duygusu; olay yönüyle ise, ferdi yalnızlaştıran toplumsal değişimlerdir diyebilirim ki uzun bir liste çıkarmak mümkün. Burada bir denge kurmaya çalıştım. Ne salt ferdiyetçi, ne salt toplumcu bir şiir olsun istedim. Birey üzerinden, büyük hikâyeyi sezdirmenin yollarını aradım. Mesela; günümüzün çalışma alanlarından birini, mavi yakalılar diye nitelendirilen, hizmet sektörü teşkil ediyor. Burada çalışanların 'Yuvadan uçsa da gençliği', işinin bir gereği olarak müşteriye -velinimete değil- hizmet etmesi gerekiyor. Oysa sair zamanda, yanında duruşumuzu dahi değiştiririz bizden büyük bir kimsenin.
Mevcut iş örgütlenmesi ve hiyerarşisi, anlam dünyamız ve yaşama alışkanlıklarımızla, böylesi çelişkili haller meydana getirebiliyor. Kalbin hukukunu korumak, güçleşiyor. Hem görüyoruz ki, kendi işinin efendisi neredeyse kalmadı. Esnaf ve zanaatkâr, zor nefes alıyor. Mesleklerle birlikte, insani ilişkilere nitelik kazandıran mekânlar, ayağımızın altından kayıyor. Bu minvalde, çalışma süreleri de bir problem; anne-çocuk ilişkisini yıpratan temel sebeplerden biri olarak, karşımıza çıkıyor. Bütün bunlarla birlikte, halihazırdaki şehir mimarisi, ruhumuzu köşeye sıkıştırmış durumda. Bir ağaç yüzü görsek, nasıl da seviniyoruz. Bahçesizlik cehennemdir desek, abartmayız herhalde. Zaten cennetin anlamı, bahçe değil mi? Üstelik, “Sana yalan, bana gerçek.” sözünü hatırlatırcasına, yaşlı ve engelliler için de, oldukça sıkıntılı bir durum bu yaşadığımız. Hepimiz mânen yoruluyoruz velhasıl. İşte, şiire, aslımızı örten perdeleri aralayabilmek gayesi sevk ediyor diyebilirim. Çünkü eşref-i mahlukat olarak, hakikati aramak ve hayatı güzelleştirip anlamlı kılmakla mesulüz; birbirimizden sorumluyuz. Necati Bey'den himmetle halimi arz edersem: “Nâr-ı gayrette kebap oldu ciğer döne döne.”
Devamı için: http://www.yenisafak.com/hayat/kadin-sairin-fitratinda-gozlem-gucu-var-2532954
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.