19 Ekim 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Konya15°C
  • Sakarya17°C
  • Şanlıurfa21°C
  • Trabzon19°C
  • Gaziantep18°C

KUYU

M. Ali ABAKAY

Ey Can!.. Yazamıyorum, açıkçası. Elimden gelmiyor, her daim yazmak. Kavurucu mevsim sıcaklığı, coğrafyamda tenimi soldurur ve içimdeki kuraklığı daha bir artırmaktadır, her gün yalnızlığımla.
Ey Can!.. Yalnızlık, beşere mahsus değildir, bilesin. Beşer, yalnızlığa tahammül edemez, hiçbir zaman. Kendi halimde yalnızlığı düşledim, kalabalıklar içinde. Çıkmaz sokakları düşledim, kendi içimde. Şairliği üzerimden atamayacak duruma geldim. Şiir dediğin anlık hissiyattır, gelip geçer diye düşündüm.
Ey Can!.. Bırakmadı, yakamı bir türlü ve kalemimin rahatsızlığı, vicdanımın sesini şiire döktüm, bu sefer. Anlatılması gereken bir çok husus vardır ki yazamadım, aşikâr, bilmektesin. Taşıdığımız candan yana bir çekincemiz yok, asla. Zaten varlığımızın verdiği rahatsızlık, kimilerinin istirahatine engeldir, bilmekteyim, uzun zaman. Onlar, rahatsız olduğu için yazmamak mı lazım? Yazmalı ki rahatsızlığın verdiği sıkıntıyla hatalarından dönmeli, bazıları.
Ey Can!.. Daima belirtirim ki "Önce İnsan Önce Erdem" bizim için bir ilke  olmalı, kural haline getirmeliyiz, bu kısa ifadeyi. İnsana saygı göstermeyenin erdem sahibi olması düşünülemez. Ne yazık ki kendisine münevver denilenlere şimdi aydın denilmektedir.  Karanlıklar içinde yüzen ruhlarıyla ve mülevves kimi kalemleriyle lekeledikleri edebiyatı, sanatı ve kültürü, kendi emellerinin hizmetinde ısrarla amade kılanlar, kendileri dışında her şeyi yok bilmekte, emsal aldıkları Batının Ronesansını(!), utanmadan-sıkılmadan yüzlerce sene sonra takip etmekten sıkılmayan bu guruh, yaşadığımız çağın gereklerini hiç düşünmeden, asalakça tavırlarıyla varoluşlarını ilan ederken, eli kalem tutanlarımızın sarhoşluğu, geçmişin nostaljik takılmalarından öte değildir, görünmemektedir.
Ey Can!.. Su kenarında duran akrebin kaplumbağaya yalvarmasını düşün. Anlaşma yapılmıştır ve karşıya geçinceye kadar iki taraf, birbirini rahatsız etmeyecektir. Suyun ortasında sancısı tutan akreb, kaplumbağayla yaptıkları anlaşmayı bozmak ister. Kaplumbağaya düşen ise, tümüyle suya dalmaktır. Dalma sonrasında kaplumbağayı suçlamaya kalkanlar, akrebin önü alınması mümkün olmayan sokma hastalığını göz önünde bulundurmaz. İşte, durumumuz, aynıyla vak'î. Böyledir, içinde yaşadığımız, durum. Kendisini akreb bilenin karşısında suya açılırken tek başına olmalı, insan. Taşırsan sırtında suç, taşımasan bu da suç. İki ucu kirli bir değnek misalidir, içinde olduğumuz durum.
Ey Can!.. Darb-ı mesellerden oldukça uzak düşmüş bizim kuşak, şunu iyi bilmeli ve unutmamalıdır, derim. Hoca, oğluyla yola çıkmış. Beraberlerinde merkepleri var. El-âlemin ağzı torba değil ki büzesin. Mecburen Hoca, merkebe binmiş, çocuk yaya. Biraz gittikten sonra dinlenen söz misali, çocuğu da önüne alır, Hoca. Biraz daha gidildiğinde vicdansızlıkla suçlanan Hoca, bu sefer merkebi sırtında, yol yürür. El-âlemin ağzı torba değil ya büzüle. Şimdi de merkeblikle suçlanır, baba-oğul.
Ey Can!..Kimseyi dinleme gibi bir zahmetimiz olmasın, bu durumda. Her yiğidin bir yoğurt yeyişi olduğunu bilmen lazım. Amaç belli ise ve verilmek istenen mesaj ortada iken, kalkıp ne yapmalı?
Ey Can!.. Sırtına aldığın akrebe humanist yaklaşma felsefesine iman edenleri geç... Etik-metik saplantısı, bir bataklıktır, açıkçası. Merkebi sırtına sonunda bindirecekleri dinleme. Sana bir haber geldiğinde haberin kaynağını araştırman elbette elzemdir.
Ey Can!.. Rahatsızlık duyduğun ne varsa, dilimin döndüğünce, kalemimin yazdığınca cevaplamam, benim sorumluluk duyduğum husustur. Daha önce "Gel İçimde Ağla!.." demiştim, sana. Biz, kendi içimizde ağlamalı ve hıçkırıklarımız sessiz olmalıdır, adeta. Dost bildiklerimizin ağlayışımızdan duydukları memnuniyeti bilmen lazım. Biz, gözyaşımız için kendilerinden destmal beklerken, onlar ellerindeki destmalle halayın başına kurulma hayalleriyle sermest olurlar, dile getirmezler  bir de bu hissettiklerini. İşte bunun ismine siyasa derler, günümüzün kirli yaşantısı ve yönetim anlayışı içinde.
Ey Can!.. Rahatsızlığım nüksetmeseydi, daha bir yazardım, hastahane köşesinde. Gel gör ki yaralı olan yüreğimin dünya ahvaline dair düşünce kırıntılarıdır, belirttiğim.
Ey Can!..  Hüzünle dolu olduğum bu saatlerde uykuyu haram bilmiş gözlerim, kalemimle hüzne aşinalığın ötesinde dostların el uzatmasına muhtaç bırakırken ruhumu, acılarımı hangi lisanla dile getirsem getireyim, anlaşılmamak kadar ne zor şey vardır, doğuşumuzla annemizin babamızın sevindiği, ölümümüzle dostlarımızın göz yaşı döktüğü dünyada? Anlatırsam sabah şafağının sökmekte olduğu bu demde, edebiyat yapmakla suçlanmaz, bilirim kalemim. Nihayetinde ahvali bu, şair ruhluluğun...
Hepimiz kendimizi bir kuyuya hapsetmişiz ve birisinin gelip kolunu uzatarak, kendi içimizdeki kuyudan bizi kurtarmasını bekler hale geldik.
Ey Can!.. Yıllar yıllar önceydi, yazdığım şu kısa ifadeler:
Ne Raskolnikov'um ne Werther/ Wilhelm Tell olmaya aday değilim
Bugün Yusuf'um kör bir kuyuda/Gelecek kervanı beklemedeyim.
Ey Can!.. Şimdi de aynı minvalde bir şiiri takdim edeyim ve gelecek günlerin hayırlara vesile olmasını dileyelim, birlikte Mevlâmızdan:
KUYU
1
Kenan Eli'nde yalnızım
Çaresizlerin Rabbı'na elim açık
Dilimde son sığınağım dua
Her tarafta açılan kuyular var
Ekmek kuyusu
İlaç Kuyusu
Kirletilen bir milletin onuru
Demezler neden bunca kuyu
Kuyuları kabullenmez çağdaş firavunlar
Fakirlerin çaresizliğini anlamaz onlar
2
Ne yapalım kuyu içindeki suyu?
Hele düş bir kuyuya, hatırla Yusuf'u !...
Sonra bak içimizdeki kuyuya ; gayya kuyusu
Ah neler çekmedeyiz anlasaydık bir Yusuf'u...
Dostluklar yalancı, düşmanlık aşikâr ne yapabiliriz derim suyu,
Yarılır deniz ve geçen geçer kalanlara acıma hissi olmasın içimizde
Onlar neler yapmadılar neler...
Suyunu keşke yutmasaydı Kızıldeniz
ve buna tam tersi eşlik etseydi Nil.
Beni bana anlatmayan benden değil!...
23.07.2013
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.