09 Kasım 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara18°C
  • İzmir20°C
  • Konya17°C
  • Sakarya23°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep22°C

LEYLA İPEKÇİ'DEN: YARIN YÜZLEŞECEĞİMİZ HAKİKATLER İÇİN...

Çoğulcu, sivil ve özgürlükçü bir anayasayı hep birlikte yapmaya çalıştığımız bir dönemde, amacım geçtiğimiz haftasonu katıldığım etkinlikteki izlenimlerimi paylaşmaktı.

Leyla İpekçi'den: Yarın yüzleşeceğimiz hakikatler için...

Anayasa uzlaşma komisyonunun toplanacağı gün gelen büyük saldırıyla memleketin meclislerinde anayasa taslakları değil, sokaklarında öfkeli Türklerin toplandığını ve bu çatışmayı sokağa taşımak isteyenlerin memnuniyetini... "Barışı muhafazakârlar, liberaller değil ancak biz sosyalistler Kürt hareketiyle birlikte getiririz" diyerek barışı tekeline alan ve bu dönemde şiddetin kabul görmesine çanak tutan entelijansiyanın sözlerini... Hep kayda geçirebiliriz.

Davetli kılığına girerek düğün basanlara, öğrenci yurdu yakanlara, asker kılığında yaklaşıp askerlere saldıranlara, sokak ortasında sivilleri infaz edenlere, savunmasız halde futbol oynayanlara ateş edenlere, uzaktan kumandayla mayın patlatanlara ister gerilla deyin, ister terörist, ister başka şey. Terör değil de savaşsa bu yaşanılanlar, 'kendi kılıklarında' bir savaşçı gibi savaşmadıklarını, pusu yöntemleriyle direnişin hakkaniyetli dilini konuşamayacaklarını da kayda geçirmemiz gerek. Kürt Baharı, demokratik özerklik, sivil itaatsizlik gibi söylemlerin toplumsal barışa dair neler getirdiğinin hakkıyla dökümü yapılabilir mi bilmiyorum ama 'konjonktürel gerçekler'e de eğilmemiz gerek. PKK saldırıları 90'lı yılların sansürcü ve karanlık devleti karşısında bir direniş olarak algılanırdı. İşkencelerden, infazlardan, faili meçhullerden, anadilden, kayıplardan dem vurulurdu. Şimdi ise Suriyeli PKK'lılarla Esad rejiminin ilişkisinden, ülkenin batısında bomba sevk eden Suriyeliler'den, İran bağlantılarından, Kürt Şii ittifakından filan bahsediliyor her saldırı sonrasında. Bunların doğru olup olmaması değil, gerçekmiş gibi algılanarak tartışılması, bizlerin de bunu kanıksamamız yeterince ipucu verecektir komisyonlara bugünkü toplumsal algılar adına.

Elbette en başta devletin olduğu gibi, ordunun da yüzleşmesi gereken çok şey var. On yıllarca terörist sandıkları masum çocukları öldürenler, kaza kurşunlarıyla canlarını alanlar, panzerle ezenler hiç ceza almadı. Bunları kayda geçirmemiz gerektiği gibi, istihbarat zafiyeti içindeki askeri yetkililerin dağda silah taşıyan PKK'lıları ise "köylü kadınlar" zannettik diyerek göz ardı etmesini de mesela not etmeliyiz. Mehmetçik denilerek bir paye verilen ama başörtülü annelerinin GATA'ya dahi sokulmadığı bir orduda kimlerin şehit düşüp düşmediği tartışılırken, bunun, hiçbir hakikat komisyonunun yüzleşemeyeceği bir gerçek olduğunu da eklemek gerekir. Kimin ölüm anında neye şahitlik ettiğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ne devlet, ne ordu, ne medya, ne de savcılarla hakimler. İnsanın kalbiyle Rabb'i arasındaki sır, hakikat komisyonlarının kayıtlarında netleşemez hiçbir zaman.

"Ağrı bir gün arayla iki kez sarsıldı" diye okuduğumuz haberlerin dilini de kayda geçirmemiz gerek yarınlar için. Sarsılan Ağrı değil, insanlık. Biz. Hepimiz. Kimliksiz olarak. Dökülen kanların artık kimliği yok çünkü. Hakikat için kurulacak komisyonlarda kan da şahitlik ediyor, edecek.

22.10.2011 Zaman

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.