- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara5°C
- İzmir15°C
- Konya8°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa14°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep12°C
M. SEYFETTİN EROL'DAN: ALMANYA-BERLİN HATTINDA “TARİHSEL DÖNGÜ” MÜ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti, ikili ilişkiler bağlamında oldukça önemli gelişmelere işaret ediyor.

Steinbach, “öz Türkçe” olarak şunu diyordu: Türkiye’deki tüm bu gelişmelere rağmen Almanya Ortadoğu politikalarını gözetmek zorunda kalacak ve dolayısıyla da Türkiye’den vazgeçemeyecek. Yani, “jeopolitik ve jeostrateji” bir kez daha hükmünü ortaya koyacak ve Almanya zaman zaman ön plana çıkardığı “değerleri”, çıkarları gereği arka plana atacak. Steinbach, hiç kuşkusuz, Deutsche Welle’ye yaptığı bu değerlendirmeyle ziyaret esnasında gelecek bir takım eleştiri-tepkilerin de gazını almaktaydı.
***
Nitekim Başbakan Erdoğan da Alman Dış Politika Enstitüsü’nde yaptığı “21. Yüzyılda Türkiye, Avrupa ve Dünya” temalı konuşmada bu hususa vurgu yaptı. Türkiye’deki gelişmelerin yanı sıra ikili ilişkilere de değindiği konuşmasında, Türkiye-Almanya ilişkilerinin tarihi boyutunu, derinliğini ön plana çıkartan Başbakan Erdoğan; “Meseleyi sadece göç, inanç, ekonomi boyutuyla ele almak, bunu da popülizmin malzemesi yapmak tarihe ve geleceğe haksızlık olur” dedi.
Avrupa ülkelerine ziyaretlerinin devam edeceğini ifade eden Erdoğan’ın; “21. yüzyıl tarihini Türkiyesiz şekillendirmek zordur… 2014 yılı, Türkiye-AB ilişkileri bakımından tarihi bir yıl olacak… Küresel finans krizi, Arap Uyanışı, Suriye ve Mısır meseleleri başta olmak üzere çok sayıda gelişme Türkiye’nin AB’ye değil, AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını hepimizin görmesini sağladı” ifadeleri, Almanya’ya “buyur, tercihini yap” türündendi...
***
Öyle görünüyor ki, Almanya bu tercihini yaptı. Bu tercihinde Almanya’nın Türkiye ile birlikte Balkanları, Karadeniz’i, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı ve Ortadoğu’yu, kısacası Türk-İslam dünyasını birlikte görmesi oldukça etkili bir yere sahip. Bir de, Almanya ve Avrupa içerisinde her geçen gün varlığı-etkisi artan Türkler ve diğer Müslüman halklar...
Bu husus, “Alman İslamı” projesinin tutmadığını göstermesi kadar, ülke içerisindeki yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi karşısında Türkiye ile kaçınılmaz işbirliğini de ortaya koyması açısından oldukça önemli. Aksi takdirde, Almanya bir kez daha sosyal-siyaset deprem yaşamaya mahkum görünüyor.
Dolayısıyla, Almanya ülke içerisindeki Türkler ile yeni bir entegrasyon sürecine girme, bunun üzerinden kendi içerisindeki tüm unsurlar ve Türk-İslam dünyası ile yeni bir işbirliği sürecini başlatmayı hedeflemiş görünüyor.
***
Bu noktada, yukarıda da kısmen altını çizmeye çalıştığımız Almanya tarafının bugüne kadarki alışık duruş-tavrının ötesinde bir tutum sergilemesi ve önümüzdeki sürece yönelik sağlayacağı “destek” boyutu, akıllara kaçınılmaz olarak Osmanlı ve “Bismarck Almanyası”nı da getiriyor.
Almanya’nın 19. yüzyılın sonlarına doğru sağladığı birlik sonrası “geç sömürgeci” bir devlet olarak küresel ligde oynamaya başlaması ve “Doğu’ya Doğru” politikasını icra etmesi, bunun iki önemli sacayağından birini oluşturan Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini de büyük ölçüde belirleyecek gelişmeler anlamına gelmekteydi.
Osmanlı İmparatorluğunun dış politikada izlediği denge politikasına kısa-orta vadede yeni bir soluk-ivme kazandıran Almanya, diğer taraftan dış politikadaki manevra alanını bir süre sonra daraltan ülke olacaktı. İstanbul-Berlin hattında yaşanan olağanüstü hızlı gelişmeler, Osmanlı’yı klasik denge politikasından uzaklaştıracak ve İttifak Devletleri’nin bir parçası haline dönüştürecektir.
Bu dönüşümde başrolü oynayan temel husus ise, iki devlet arasındaki güç unsurları arasındaki dengesizlikti. Yani, Osmanlı denge politikası çerçevesinde “taze bir güç” olarak gördüğü Berlin hattında dengesini kaybetmişti...
Bundan dolayı olsa gerek, Ankara bu sefer Berlin ile olan ilişkilerini bir diğer başkent ile dengelemeye çalışıyor ve “üçlü sacayağı” üzerinden bir Avrasya gücü olmaya çalışıyor. Nasıl mı? Bunun için kuzey komşumuza bakmak gerekiyor...
06.02.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.