03 Kasım 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara7°C
  • İzmir15°C
  • Konya5°C
  • Sakarya12°C
  • Şanlıurfa18°C
  • Trabzon13°C
  • Gaziantep9°C

M. SEYFETTİN EROL'DAN: BAĞDAT’TA “İSYAN” MI?

Yazının kaleme alındığı saatlerde, basında yer alan son dakika haberlerine göre IŞİD, Irak’ın El-Kaim ilçesi sonrası Hadisa’nın da kontrolünü ele geçirmiş bulunmaktaydı.

M. Seyfettin Erol'dan: Bağdat’ta “İsyan” mı?

seyfettinerol22

Yazının kaleme alındığı saatlerde, basında yer alan son dakika haberlerine göre IŞİD, Irak’ın El-Kaim ilçesi sonrası Hadisa’nın da kontrolünü ele geçirmiş bulunmaktaydı. Örgütün Bağdat’a doğru ilerlediğinin kaydedildiği haberlerde, IŞİD ile Bağdat arasında son bir engel olarak Hit ilçesinin adı geçmekteydi.

Haberler elbette bununla sınırlı değildi. Bir taraftan “radikal Sünni” grup IŞİD’in “kanlı ve hızlı” ilerleyişini servis eden medya; diğer taraftan da uzun bir kuyruk oluşturan ve daha çok kadınların ön plana çıktığı gönüllü Şii intihar bombacısı adaylarının fotoğraflarını yayımlamaktaydı.

Resmi tamamlayan haberlerdeki yazı ise; “Ayetullah Ali El Sistani’nin çağrısı üzerine alarma geçen binlerce Şii kefenlerini giydi, IŞİD’e karşı savaşmak için gönüllü oldu” şeklinde ön plana çıkarılmaktaydı. Bunun anlamı çok açık: “Yeni Kerbelalar” ve “ertelenmiş iç savaş”! Önü alınamadığı takdirde ise, başrolleri Türkiye ve İran’ın paylaştığı büyük bir “Ortadoğu Savaşı”.

***

Burada, hiç kuşkusuz, Bağdat oldukça kritik bir yere sahip. Bağdat üzerindeki mücadelenin seyri, aynı zamanda “Yeni Irak” ve “Yeni Ortadoğu” yapılanmasıyla da ilgili önemli ipuçları verecek gibi. Stratejik önemi kadar, sembolik anlamı da Bağdat üzerinde bir “hesaplaşmayı” kaçınılmaz kılıyor. IŞİD’in ortaya koyduğu hedef; Irak’ta siyasi gücün merkezi olmanın ötesinde, İslam dünyasına da bir şekilde tesir edebilmek. Bunun için de hilafetin önde gelen başkentlerinden Bağdat’ı ele geçirmek istiyor.

Şii Maliki yönetiminin ve ona destek veren grupların, isimlerin (hatta bir devlet olarak İran’ın) şu ana kadar ortaya koyduğu tavır bunun hiç de kolay olmayacağı yönünde. Nitekim, Şii lider Muktada es Sadr’a bağlılığını bildiren binlerce Şii milisin Bağdat ve diğer kentlerin sokaklarında yaptığı gövde gösterisi, Irak’ta yükselen tansiyonun somut bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Gönüllü milislerden oluşan silahlı gücün oluşumunda kilit rol oynayan Sadr ile ilgili şu ifade de fazlasıyla dikkat çekici: “2003’te başlayan Irak işgali sırasında ABD’ye karşı Mehdi ordusu ile yıllarca savaşan Sadr ....”

***

Bağdat noktasında, İran’ın attığı son adımlar ve yaptığı açıklamalar; başta Suudi Arabistan olmak üzere, Körfez’i ciddi anlamda harekete geçmiş durumda. Fakat burada dikkat çeken husus, İran’ın bu yaklaşımlarına ABD’nin verdiği tepki. ABD ve İran bu krizi aynı zamanda kendi krizlerini sona erdirme ve yeni bir işbirliği sürecini başlatma noktasında önemli bir fırsat olarak görüyorlar.

Diğer taraftan, tam da bu sırada Suudi Arabistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştiren bir son dakika konuğunun Veliaht Prens Salman bin Abdulaziz Al-Saud ile Cidde’de görüşmesi ve ilgili ziyaretin gündeminin “iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi konusu ile bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ele alındığı” şeklinde açıklanmış olması, fazlasıyla dikkate değer.

Bu konuğa gelince... Konuk, Suudi Arabistan’ın geçen yıldan bu yana ABD’den boşalan bölgedeki güç boşluğunu doldurmasını istediği ülkenin dışişleri bakanı. Eminim tahminde zorlanmamışsınızdır. Ama ben yine de söyleyeyim, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov.

***

Bu hareketlilik, Bağdat üzerinden bölge devletlerinin yeni ittifak ve denge arayışları olarak adlandırılabileceği gibi, diğer taraftan “üçüncü taraf müdahalesine” bir çağrı olarak da değerlendirilebilir. Bu da bizi, önümüzdeki süreçte tarafların Bağdat üzerinden yürüttükleri “örtülü savaş”ta alenen taraf olma yerine, yeni işbirlikleri üzerinden yeni bir Ortadoğu inşa sürecine götürüyor.

Burada Bağdat ile ilgili üç farklı olasılık söz konusu: 1.  Merkezi yönetimin (yani Şiilerin) kontrolünde kalmaya devam eder; 2. IŞİD ya da “Saddam’ın ekibi” tekrar Bağdat’a hâkim olur ve Sünni kesimin başkenti olarak bir kez daha ön plana çıkar. 3. Ya da, Sünni ve Şii kesim arasında ikiye bölünür. (Tabi buna Irak Kürtlerinin vereceği tepki de önemli.)

Fakat Bağdat’ın IŞİD tarafından olası bir işgali, gerek iç dinamikler gerekse de dış dinamikler boyutuyla çok farklı sonuçları beraberinde getirebilir. Bu da, Bağdat’ta IŞİD’in farklı bir yöntemi uygulayabileceğini akıllara getiriyor.

***

Bu olasılık, son günlerde yüksek sesle dillendirilmeye başlanan “isyan”. Daha somut ifadeyle, Bağdat’ta halk ya da “Sünni isyanı” ve kalenin içten düşürülmesi.

Böylece, Irak’ta çok daha büyük bir iç savaş başlatılmadan, ülkenin üçe bölünmüşlüğü de büyük ölçüde tamamlanmış olacak.

Bunun için de şartlar büyük ölçüde hazır görünüyor. En azından IŞİD’in hızlı bir şekilde ilerleyişi ve buna sağlanan “dolaylı destek”, Şiilerin içindeki farklı tepkiler, böylesi bir isyan için motive edici görülüyor. Dolayısıyla, Bağdat’ta bir isyan hiç de sürpriz olmayacak gibi...

23.06.2014 Milli Gazete 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.