- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
M. SEYFETTİN EROL'DAN: BEKLENTİLER-GERÇEKLER İKİLEMİNDE RUHANİNİN TÜRKİYE ZİYARETİ
Bu yazının kaleme alındığı dakikalarda İran Cumhurbaşkanı Dr.

Bu yazının kaleme alındığı dakikalarda İran Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlerine icabetle 9–10 Haziran 2014 tarihlerinde gerçekleştireceği “gecikmeli ziyaret” için kum saati daha işlemeye devam ediyordu.
Dolayısıyla, ziyaretin nasıl bir ortamda başladığı ve ne şekilde devam ettiğiyle ilgili bir malumatımız yok. Yalnız, bu ziyaretin oldukça kritik olacağı ve Türkiye-İran ilişkilerinin geleceğine önemli ölçüde etki edeceği ortada.
Taraflar ya bütün sorunları, çıkar çatışmalarını bir tarafa bırakacak ve yeni bir yol haritası üzerinde uzlaşacaklar ya da en azından kör-topal giden mevcut statükoyu devam ettirip, “en azından savaşmıyoruz” tesellisiyle avunmaya devam edecekler! Bundan dolayı her iki cumhurbaşkanına ciddi bir sorumluluk düşüyor.
***
Diğer taraftan, Yeni Ortadoğu’nun ve bu bağlamda Yeni Yalta sürecinin şekillenmeye başladığı kritik bir dönemde gerçekleşen bu ziyaretin; tüm iyi niyetlere rağmen hiç de kolay geçmeyeceği öngörülüyor.
Çünkü taraflar arasındaki sorunlar; mevcut-potansiyel işbirliği ve fırsatların bir adım önünde gidiyor. Nitekim son değerlendirmelere ve ziyaret öncesi yapılan açıklamalara bakıldığında, özellikle de Suriye, Irak, Mısır ve “Kürt Sorunu” bağlamında ön plana çıkan bu çıkar çatışmalarının sadece söylem bazıyla sınırlı kalmadığı; Suriye ağırlıklı olmak üzere, alanda da kendisini çok boyutlu bir şekilde gösterdiği görülüyor.
Taraflar arasındaki “örtülü mücadele”nin, önü alınamadığı takdirde daha da derinleşme eğilimi göstereceğinin altı çiziliyor. Bu da “güven sorunu”nun bir kez daha zirve yapması ile eşdeğer görülüyor. Dolayısıyla, bu ziyaretin öncelikli gündemi; “güven inşası” ile ilgili daha somut ve gerçekçi temellerin atılması olarak ön plana çıkıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül de, bölgenin iki önemli aktörü olarak Türkiye ve İran arasında yakın ve yapıcı işbirliğinin şart olduğunu söylüyor.
***
Peki, bu o kadar kolay mı? Açıkçası hiç de kolay değil; en azından “iki ülkenin tarihsel kodlarına dönüş süreci” ve bu bağlamda ortak coğrafyalar üzerinde yürütülen nüfuz/güç mücadelesi ve burada üçüncü tarafların oynadığı rol, işbirliği ortamını ve arayışlarını “kaypak” bir zemine itiyor. Öyle ki, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin aylar öncesi gerçekleşmesi beklenen ziyareti bile bundan dolayı bugüne kaldı.
Öncesi itibarıyla da durum çok farklı değil. Bu noktada AA’dan geçen “1996’dan sonra ilk resmi ziyaret” ara başlıklı haberdeki bilgiler aslında tabloyu çok net bir şekilde özetliyor. İsteyen ilgili habere bakabilir.
Oysa bu ertelemelerin-gecikmelerin yerine, işbirliği ve güven artırımına vesile olacak bu ziyaretlerin daha bir sıklıkla olması gerekirdi. Ama yukarıda da izah edildiği üzere, son beş yüz yıllık ikili ilişkiler tarihine büyük ölçüde hâkim olan durum, ilişkilerin önündeki en büyük bariyer olmaya devam ediyor. Dondurulmuş “savaş/çatışma” hali, kendisinden beklenen derin ve güçlü işbirliğini beraberinde getirmiyor.
***
“Zıtlıklara rağmen işbirliği arayışı” şeklinde özetlenen bu durum haliyle bu ziyarete de yansımış durumda. Taraflar önündeki zorluklara rağmen özellikle enerji, ulaşım, iletişim, sanayi vb. alanlarda ikili işbirliği ile güncel bölgesel ve uluslararası konuları da ele alacaklar. Daha somut ve net bir ifadeyle, “hem ticaret hem siyaset” yapacaklar.
Bu kapsamda, Başbakan Erdoğan’ın 28–29 Ocak 2014 tarihlerindeki İran ziyaretleri sırasında kurulması kararlaştırılan “Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi”nin Birinci Toplantısı’nın gerçekleştirilecek olması oldukça önemli bir adım. Bu toplantı vesilesiyle tüm dünyaya tüm sorunlara rağmen işbirliği mesajı verilecek. Bu da aylar öncesinden İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in günübirlik ziyaretinde verdiği mesajla bire bir örtüşüyor.
İki ülke halkının daha da yakınlaşmasını sağlayacak ortamın ve şartların mevcut olduğunu kaydeden Zarif, süreci sabote etmeye çalışabilecek üçüncü tarafların olabileceğine dikkatleri çekmiş ve aynen şu uyarıda bulunmuştu: “Umarım üçüncü ülkeler, İran ve Türkiye halklarının faydasına ve bölgenin istikrarına, barışına katkısı olan iki ülkenin ilişkilerine karışmaktan kaçınırlar ve daha da gelişmesi gereken bu ilişki devam eder.”
***
Yaşanan hızlı gelişmeler, iki ülke arasındaki diyalog ortamını kaçınılmaz kılmakla birlikte, “üçüncü tarafların” attığı adımlar ve buna yeni konjonktüre hızlı adapte olma noktasında İran’ın verdiği cevaplar da açıkçası dikkatlerden kaçmıyor.
Dolayısıyla, İran’ın söylem bazındaki bu söylemlerini eylem olarak alanda ortaya koyabilmesi oldukça önemli. Aksi takdirde, sınırda daha tır sorununu bile çözemeyen iki ülkenin işbirliği iddiaları havada kalmaya devam edecektir.
Bir sonraki yazımızda bu hususları irdelemeye devam edeceğiz...
09.06.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.