- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara7°C
- İzmir20°C
- Konya16°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa22°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep20°C
M. SEYFETTİN EROL'DAN: “ÇAR PUTİN”E SOÇİ ÜZERİNDEN MESAJLAR...
Rusya tekrar olağanüstü bir döneme girdi. Barışın, dostluğun sembolü olan olimpiyatlar, öyle görünüyor ki Rusya’ya bir “güvenlik sorunu” olarak dönmüş durumda.

Niçin Soçi?
Kuşkusuz, Soçi’nin seçilmesi bir tesadüf değil. Bu kapsamda Rusya’nın en temel mesajı, yakın çevre politikasında önceliğini oluşturan ve en zayıf noktalarından biri olarak kabul edilen Kafkasya’da otoritesini tekrar pekiştirdiği ve bundan sonra eski Sovyet alanında boy göstereceği şeklinde karşımıza çıkıyor.
Kafkasya, bu bağlamda Rusya’nın Baltıklar-Karadeniz hattını Orta Asya ile birleştiren ve “Güneye doğru politikası”nda stratejik bir geçiş noktasını oluşturan hayati bir alan olarak ön plana çıkıyor. Aynı zamanda, Rusya’nın kalbine en ölümcül darbelerin vurulabileceği bir bölge olarak da... Dolayısıyla, bölge Rusya’nın sadece imparatorluk hedefleri açısından değil, bekası açısından da büyük bir önem arz ediyor.
Soçi’nin de burada hiç kuşkusuz oldukça özel bir anlamı var. Bu kapsamda, “Soçi 2014 Olimpiyatlarına Karşı Durmak için 14 Sebep” başlığını taşıyan bir bildiride yer alan şu ifadeler oldukça dikkat çekici: “2014 Soçi Olimpiyatları, Çerkes Soykırımı’nın 150. yıldönümü olacak. Soçi’yi Ruslar için bu denli kutlu bir yılda Kış Olimpiyatları alanı olarak seçmek, Rusya İmparatorluğu’nun Çerkes Halkı’na yaptığı zulmün ve sistematik katliamının daimi merasiminin temsilidir. Soykırım kurbanlarının toplu mezarları üzerine Olimpik Köy inşası, yapılan bu vahşeti fiilen belleklerden silme çabasını sembolize etmektedir!”
Dolayısıyla, Çarlık Rusyası’na kadar uzanan Rus emperyalizmine duyulan bir tepki durumu da karşımıza çıkıyor.
Rusya’ya “Suriye faturası” mı?
Fakat asıl tepki ya da “tehdit” bu değil. Tepki ve tehdidin kaynağı çok daha farklı. Bu da Rusya’nın son dönem dış politikasında yatıyor. Özellikle ABD ve AB’yi karşısına alan Ukrayna, Ermenistan, Gürcistan ve şu an için kısmen de olsa Azerbaycan politikaları ile Ortadoğu’da Suriye merkezli izlediği sert siyaset burada ön plana çıkıyor.
Suriye’de izlediği politika, ortaya koyduğu kararlılık ve caydırıcılık durumu, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Körfez Ülkeleri’nin tepkisine yol açmış durumda. Bu kapsamda Suudi Arabistan’ın son altı ay içinde Rusya’ya yönelik iki çıkışı oldukça dikkat çekici.
İlki, Ağustosun son günlerinde basında yer alan gizli bir anlaşma önerisi. Telegraph gazetesinde yer alan bu iddiaya göre, Suudi Prens Bandar bin Sultan Rusya’ya petrol önerisi karşılığında Suriye’ye olan desteğini çekme önerisinde bulundu.
Bir diğer gelişme ise, Prens Bandar’ın Aralık ayının başında gerçekleştirdiği Moskova ziyaretinde yaşandı. Bu ziyarette yıllarca Washington’da Suudi Arabistan Büyükelçisi olarak görev yapan ve Bush ailesinin yakın dostu olarak da tanınan Bandar bin Sultan, Moskova’ya “Ortadoğu’da ABD’nin yerini al” önerisini götürdü.
Sonuç mu?
Her ikisinde de Putin kapıyı gösterdi ve ne tesadüftür ki, bu tekliflerden bir süre sonra Volgograd’ta 34 kişinin ölümüne yol açan iki ayrı “terör saldırısı” gerçekleşti. Dağıstan’da da patlamalar oldu ve el Kaide “ben buradayım” dedi. Rus İstihbaratı FSB de, patlamaların arkasında “Suudiler var” dedi.
Sonrası ise, yukarıda yazımın başında değindiğim “olağanüstü güvenlik tedbirleri” ve ABD’den Soçi’de güvenliği sağlama noktasında destek çağrısı. Bir de Putin’in intikam yemini var, onu da bu arada atlamayalım...
13.01.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.