06 Kasım 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Konya18°C
  • Sakarya19°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep24°C

M. SEYFETTİN EROL'DAN: MESAJ ALINDI: “SOSYAL MEDYA DARBELERİ”...

Taksim Gezi Parkı’ndaki olaylar sonrası yaşanan krizin genişlemesi ve derinleşme eğilimi göstermesi üzerine bir sağduyu, itidal çağrısı olarak karşımıza çıkan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün “mesaj alındı, gereği yapılacaktır” türünden yaptığı açıklam

M. Seyfettin Erol'dan: Mesaj alındı: “Sosyal Medya Darbeleri”...

Dolayısıyla burada Türkiye’ye doğrudan doğruya bir gözdağı olabileceği gibi bir müdahale de söz konusu olabilir!

Şöyle ki... Bilindiği üzere, “BOP coğrafyası” içerisinde gerçekleştirilen yeniden inşa-yapılandırma sürecinde yaşanan bu Yeni Büyük Oyun’da önemli ve etkin birer enstrüman olarak ön plana çıkan “terör”, “sosyal medya”, “sivil toplum örgütleri” kontrolden çıktığı durumlarda iç savaşlara kadar uzanan halk hareketle(ndirmele)rinin birer itici gücü olarak büyük bir önem ve yaygınlık kazanmış durumda.

Renkli devrimler ya da Soros devrimleri/darbeleri olarak karşımıza çıkan bu süreçte, 11 Eylül ve Gürcistan’daki “Kadife/Gül Devrimi” önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Nitekim Gürcistan’ı daha sonraki aşamada Ukrayna, Kırgızistan ve başarısız Özbekistan girişimi takip etmişti...

Bu senaryonun günümüzdeki revize edilmiş hali ve yeni adı ise, “Arap Baharı”dır ve hedef coğrafyası ise Kuzey Afrika ile Ortadoğu’dur. Yöntem ve araçlar da (aktörler ve isimler dışında) neredeyse bire birdir; pek tabii, bir de arka plandaki o “bildik”, meşhur “görünmez el” boyutuyla...

Bundan dolayı bu coğrafyada yaşayanlar “daha çok özgürlük”, “demokrasi” ve “insan hakları” sloganlarıyla ön plana çıkan taleplerin ne olduğunu, neyi hedeflediğini, başının-ucunun nereye dayandığını ve daha çok neye-kime hizmet ettiğini görmektedirler.

Burada bilinen bir diğer gerçeklik ise, bu hareketlerin sonunda bu ülkelerin ne hale geldiği, insanların nasıl bir duruma düşürüldüğüdür. Bu kapsamda son Libya, Mısır ve Suriye örneklerine bir bakalım. Aynı şekilde Afganistan’a götürülen demokrasi de ortada. Pek tabi özgür kaldık diye sevinen ve diktatör Saddam’ın heykelini papuçlayan Irak halkının içine düşürüldüğü durumu da göz ardı etmemek gerekiyor.

Dolayısıyla, “Sosyal Medya Darbeleri” olarak da nitelendirebileceğimiz bu “halk hareketlendirmelerinin” bir süre sonra çıkış noktasından nasıl saptırıldığı, kontrolün nasıl kaybedildiği-kaybettirildiği, bunun sonucunda ülkelerin bir iç savaş ortamına nasıl sokulabildiği ortadadır.

Hiç kuşkusuz, diğer taraftan, bahsettiğim bu senaryo ve tehdit uyarısı bu coğrafyada bir dikta rejiminin kurulmasına ve anti demokratik eylem ve tutumlara bir meşruiyet zemini, gerekçesi kazandıramaz. Çünkü oyunu bozmak adına atılan bu tür adımlar, aslında oyuna gelmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Bugüne kadar da böyle olmuştur...

Bundan ötürü, şu geçiş sürecinde fazlasıyla istikrar, iç huzur ve barışa ihtiyacı olan Türkiye’nin A’dan Z’ye bu hususta çok dikkatli olması gerekmektedir, özellikle de halkı yönetmeye talip olan, tümüne hitap etme zorunluluğu ve sorumluluğu bulunan siyasi irade açısından.

Fakat göründüğü kadarıyla, gerek iç gerekse de dış politika bağlamında Türkiye’de ciddi bir kriz yönetimi zafiyeti söz konusudur. Bundan dolayı da “mayınlı kavramlar” destekli “sokaklar-sosyal medya-protestolar-dış destek”li oyun rahatlıkla sergilenebilmekte ve Türkiye farklı bir eksene oturtulmaya çalışılmaktadır. Bu yüzden ağırlıklı olarak dış basın tarafından pompalanan kavramlara ve benzetmelere dikkat etmek gerekiyor; özellikle de “Türk Baharı”, “Taksim-Tahrir”, “Antakya-Gazze” gibi olanlara...

06.06.2013 Milli Gazete
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.