05 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara5°C
  • İzmir15°C
  • Konya8°C
  • Sakarya15°C
  • Şanlıurfa14°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep12°C

M. SEYFETTİN EROL'DAN: “MEYDAN DARBELERİ”NİN SON ADRESİ: UKRAYNA

“Renkli devrimler” ya da “darbeler” süreci bir kez daha devrede.

M. Seyfettin Erol'dan: “Meydan Darbeleri”nin son adresi: Ukrayna

seyfettinerol22“Renkli devrimler” ya da “darbeler” süreci bir kez daha devrede. Soğuk Savaş sonrası Yugoslavya’nın parçalanması ile birlikte gündeme gelen “yeni dizayn çalışmaları”nın en etkin, gözde araçlarından biri haline gelen “meydan devrimleri/darbeleri” 11 Eylül sonrası süreçte özellikle Avrasya coğrafyasında varlığını devam ettiriyor.

Ülkedeki mevcut rejimleri alışılagelmiş yöntemlerin dışında “barışçı protestolar” ile “meydanlar” üzerinden indirmeyi hedefleyen yöntem, açıkçası içinde bulunduğumuz coğrafyada etkisini uzunca bir süredir gösteriyor.

Ülkeleri, “demokratik talepler” çerçevesinde çok boyutlu etkileyen bu yöntem, kitlelerin ve sokakların kontrol edilemez bir hale ge(tiri)lmesiyle birlikte çok daha vahim sonuçlara da yol açabiliyor. Bunların en başında ise “iç savaşlar” geliyor.

***

Nitekim, “ucu açık” olan bu yöntemden dolayı Arap coğrafyası derin bir krizin içerisinde. Tunus’ta başlayan protesto gösterileri bugün Libya ve Suriye’de bir iç savaşa yol açmış durumda. Bu yöntemin farklı bir uygulaması olan Irak’ta yaşananlar ise ortada.

“Arap Baharı”nın kritik adreslerinden biri olan Mısır’da da süreç belirsizliğini halen koruyor. Meydan savaşları sonrası kitlelerin pasifize edildiği Mısır’da, tankların ülkeye nasıl bir “demokrasi” ve “istikrar” getireceği muamma. Kitleler açısından en büyük teselli, şu an için ülkede bir iç savaşın yaşanmıyor olması.

Dolayısıyla, “görünmez bir el” tarafından sevk-idaresi gerçekleştirilen meydan devrimlerinin/darbelerinin yol açtığı çok boyutlu bir etki ortada.

Bu yöntemle: 1. Dip dalganın, yani kitlelerin “emperyalizme” karşı “gazı” alınıyor, ona karşı tekrardan bir sempati oluşturulmaya çalışılıyor; 2. Milli duruş, “iç dinamikler” üzerinden pasifize/tasfiye ediliyor; 3. Ülke, içerideki “hassasiyetler” üzerinden “ötekileştiriliyor”, “kamplaştırılıyor”; 4. Batı’ya henüz entegre olmamış ülkelerin “ilintilendirilme” süreçleri hızlandırılıyor; 5. Olanlarla ise “bağlar” yeniden kuvvetlendirilme yoluna gidiliyor ve bu bağlamda a)  Ya “daha bağlı olma” sözü verenler iktidara getiriliyor; b) Ya da “bağlı olan” fakat içerideki etkisi ters etki yapmaya başlayan liderler, “halkın haklı talepleri” çerçevesinde koltuklarını terk etmek zorunda kalıyorlar.

Direnenlere gelince, meydanlar üzerinden “cezalandırılıyorlar”...

***

Ukrayna’da yaşanan son gelişmeler de aslında bundan pek farksız değil. Hatta ilk uygulama adreslerinden biri olarak Ukrayna meydanları bu konuda baya bir antrenmanlı...

Bilindiği üzere, Ukrayna “Renkli Devrimler ya da Darbeler” sürecinin ilk ve en önemli adreslerinden birisi. Ülke, 2004’ten bu yana kesintili bir şekilde devam eden “devrim-karşı devrim” süreçlerine şahitlik ediyor.

Şu ana kadar Avrasya’da gerçekleştirilen meydan devrimleri/darbeleri, Arap coğrafyasında yaşandığı gibi herhangi bir iç savaşa yol açmış değil. (Her ne kadar bunla ilgili bir takım senaryolar zaman zaman gündeme getirilmiş olsa da; örneğin, Kırgızistan’ı “Kuzey” ve “Güney” olarak ikiye bölünen bir takım çalışmalarda görüldüğü üzere...)

Burada bazılarınız “Gürcistan’daki durumu nasıl izah ediyorsunuz” diye sorabilir. Fakat bu örnek, Abhazya ve Güney Osetya boyutuyla farklılık arz ediyor. En azından sorunların ortaya çıkış nedenleri ve gelişim süreci aynı değil.

İç savaşların yaşanmamasının temel sebebi, bu coğrafyada başlı başına bir güç boşluğunun olmaması; coğrafyadaki belirleyici güç ya da güçlerin, bölgenin statükosunun korunmasından yana ortak bir tavır takınmaları...

***

Dolayısıyla, Ukrayna’daki meselenin bam teli de burası. Kavga, coğrafyanın yeniden dizaynı noktasında verilen bir güç mücadelesinden öte değil. Bir diğer ifadeyle, şeklen bir “hükümet bunalımı” olarak kendisini gösteren gelişmeler, aslında bölgesel ve uluslararası çapta çok daha büyük bir hesaplaşmaya işaret ediyor.

Nitekim ülkenin bir kaç parçaya bölünmesine yönelik senaryolar ve bu durum karşısında bugüne kadar sessizliğini koruyan Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e krizi sona erdirmek için önlem alması çağrısında bulunması, derinleşen krizin vahametini ortaya koyuyor.

Önü alınamadığı takdirde büyük çaplı gerginliklere yol açabilecek kriz, Türkiye’yi de içine alacak gibi görünüyor. Ukrayna’nın bölünmesi bağlamında gündeme getirilen “Kırım Senaryoları” bunun önemli göstergesi olarak karşımıza çıkıyor ki, tek neden elbette sadece bu değil.

Krizin nasıl bir seyir izleyebileceğini, arka planında hangi aktörlerin ve hesaplaşmaların yer aldığını görebilmek için ise, öncelikle bu ülkenin sahip olduğu jeopolitik-jeostratejik önem ve akabinde de, Batı içindeki bölünme ve Rusya faktörü üzerinde durmak gerekiyor...

03.02.2014 Milli Gazete 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.