21 Ekim 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara18°C
  • İzmir21°C
  • Konya16°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep18°C

MANZARA

M. Ali ABAKAY

Ey Can!.. Ürettikleri ile toplumun efendisi kesilenlerin, ürettiklerini alanlara karşı düşmanlıklarının farkında değil misin? Onlar, çoğunluğun adına söz sahibi olduklarını hala kendi koydukları kuralların yürürlükte olmalarını istemektedir. Onlardır, sadece doğru düşünen ve insanlık hakkında karar verme yeteneğine sahip olanlar. Onlardır, sanattan, edebiyattan, sinemadan, resimden ve diğer güzel sanatlardan anlayan. Onların çocukları mühendis olma hakkına sahip olmalıdır, onlar doktor olmalıdır, onlar mühendis olmalıdır. Onlar olmalıdır, hayatın en önemli basamaklarında, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı sürdürmeye layık. Onlar, sadece yabancı dili bilme hakkına sahip olmalıdır. Onlar, çıkardıkları gazetelerle dergilerle topluma yön verme hakkına sahip olan. Onlardır, her şeyin iyisine, güzeline, mükemmeline layık olan. Onlar olmazsa bu ülkenin geleceğinin olmadığına inandırılmış. Onlardır, medeniyetin sahibi, onlardır her şeye malik olması istenen.

Ey Can!.. Onlara bu öz güveni verenler sorgulanmıyor, onları bu milletin başına onlarca yıldır musallat edenler, hep arka plânda. Onları bu millete illet kılanlardan ses seda yok. Oyunun tüm kurallarına uyulsa bile mızıkçılığı kazanılmış hak bilerek, daima masadan kaçanlar kendileridir. Ülkenin sahibi olduklarına inandırılmış onlar, kendi iman ettiklerinin dışında başka bir şey bilmezler. Onların gözleri var görmez, kulakları var işitmez, akılları var fikretmezler. Onlar, kendi saltanatları dışında başka bir şeyler düşünmezler. Bunlar, bu milletin kendi ayakları üzerinde başı dik alnı açık olmasını istemiş olsalardı, yüz sene önceki şartlara göre hareket etmezlerdi. Yüz sene önce bu milletin birliğini-beraberliğini darmadağın eden ve coğrafyamızda sınırları cetvellerle çizenlere karşı çıkarlardı. Günümüzde kendilerinden başka dostları olmadıklarını koro halinde söyleyenler, gerektiğinde Millî-Manevî değerlere sahip çıkar görünür gerektiğinde kendilerine başka kıble aramaya başlarlar. Onlara baktığınızda rahatlarının bozulmalarını istemezler, mevcut statükonun devamını isterler, zenginliklerinin devamlılığı üzerine iman ederler.

Ey Can!.. Ülkenin zengini olduklarını dile getirenler, yönetimde de gölgelerinin sirayet etmelerinden vaz geçmezler. Onlar, kendileri olmadığı vakit, her şeyin yok olacağını düşünürler ve bu yok oluşta vatana bağlılıklarını ilan etmek için ortamı karıştırır, kendilerinden başkasını hain ilan etmede bir sakınca görmezler.

Ey Can!.. Bir bardak sudan fırtına çıkarmakta mahîr olanların senaryolarına yabancı değiliz, artık. İsterlerse hayatın yirmi dört saatte durdurabileceklerini sananlar, milyon kere milyon insanı yok sayar, sadece kendilerinin borularının ötmesi gerektiğinde ısrar ederler. Dışa bağımlı olduklarını sürekli reddedenler, dışa bağımlılık üzerine kurdukları hayatlarında kime hizmet ettikleri belli olmasına rağmen, ak sütten çıkmış kaşık misali davranır, dillerinden düşürmedikleri demokrasi nakaratını, seçim sandıklarından çıkmamalarına rağmen tekrarlar, halka rağmen halkçı olduklarını söyler, dünyevî hayat dışında bir şeyi kabul etmeyi intihar sayarlar. Alıştırıldıkları dünyanın dışında başka bir şeyi kabul etmeyenler, kendilerinin özgürlük alanlarının kısıtlandığını tekrar eder, mücrîm iken mazlumu oynamada tiyatroculara taş çıkartırlar.

Ey Can!.. Sana daha ne anlatabilirim ki kırık dökük cümlelerle. Onlar, hayatımızı kuşattıkça kuşatırlar. Onlar, başkasının özgürlüğünü kısıtlayarak kendi özgürlüklerinin genişletilmesinden yanadır. Azınlığın çoğunluğa tahakkümünü, "Çoğunluk bizim haklarımızı ya kısıtlarsa" iddiasına yaslandırır ve bastırdıkça bastırırlar. Mahalle baskısını icat ederler, alkolik toplum olmanın karşısında olmayı eleştirirler, doğru olanın sadece kendilerinden neşet ettiğini öne sürerler, millet rahat yüzü görünce feveran etmede üstlerine kimseler yoktur, belden aşağı vurmanın etik olmadığını tartışmazlar, kendi, inanışlarını herkese zorla kabul ettirmeyi çağdaşlık bilir, Anadolu'nun garip insanına yapmadıkları zulmün sıkıntısı içindedir.

Ey Can!.. Daha başka ne yazabilirim ki sorduğun suale cevap olarak. Onlar, dili de kendilerince değiştirmek isterler: Suale "soru", cevaba "yanıt" dediklerinde mutlu olurlar. Dile müdahale ettikleri yetmemiş gibi geçmişle olan her bağı kopartma anlayışları her zamanki gibi pûr u tazedir. Onlar, plânlanan çerçevede hareket ederek, kendilerine gelen ve ayakları üzerinde durmaya çalışan millete rağmen, millet adına söz söyleme hakkının halen kendilerinde olduğunu söylemezler mi?

Ey Can!.. Daha ne yazabilirim ki bu Ramazan'a girerken? Oruçlu halimizle ellerimiz havada, başımızda olanlara bitenlere karşı zulmün kalelerine karşı Rabbimizden yardım isterken, içimiz kan ağlarken, coğrafyamızı kana, acıya, zulme boğanlar varken ne diyebiliriz? Rabbimiz!.. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin?

 

11.07.2013

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.