- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara22°C
- İzmir22°C
- Konya22°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
MÂRİFETNÂME’DE MUHABBET-İ MEVLÂ VAR!
Marifetnâme’yi yeniden okura kazandıran Cafer Durmuş, İbrahim Hakkı Hazretleri’ni de şu sözlerle anlattı: “Onu kimileri astronom, kimileri ahlak üstadı, bazıları edip ve bazıları da kudretli bir şair olarak tanımlamıştır.

İbrahim Hakkı Hazretleri’nin 230 küsur yıl önce verdiği mesajı bu güne ve gelecek kuşaklara taşımak için Mârifetnâme yeniden sadeleştirilmeli diye düşündük. Mârifetnâme’nin aslındaki heybeti yansıtabilmek ve Hazret’in konuları şiirsel bir üslupla işleyişindeki samimi sıcaklığa ayna tutabilmek için uzun soluklu, ciddi ve planlı bir çalışmayı göze almak gerekiyordu. Ve her zaman “Merhum müellif bugün hayatta olsaydı, bu cümleyi nasıl kurardı” hassasiyetiyle çalıştık.
Mârifetnâme gibi mühim bir eseri birkaç cümle ile bize tanıtmanızı istesek ne dersiniz?
Mârifetnâme, merhum müellifinin nitelemesi ile faydalı ve güzel bir kitap (Kitâb-ı Müstetâb) olup, “kendini bilen Rabbini bilir” düsturu ile özetlenen marifet nazariyesi üzere bina edilmiştir. Söz konusu nazariyenin açılımını şöyle yapabiliriz: İnsan, öncelikle manevî âlemlerin azameti hakkında fikir sahibi olmalı, sonra kainattaki işleyişin mükemmelliğini düşünmelidir. Şu “oluş ve bozuluş âlemi”nde sürüp giden dönüşüme bakmalı ve eşyanın vücuda gelmesine sebep olan unsurları (anâsır-ı erbaa) tanımalıdır. Bitkilerle, madenlerin oluşumunu tefekkür edip, rüzgarın ve havanın tesirleri hakkında malumat sahibi olmalı ve bütün bu nimetlerin insan için hazır edildiğini bilmeli; beşeriyet içinde makbul olanın da insân-ı kâmil olduğunu idrâk etmelidir. Matematik ve geometriden ana hatlarıyla haberdar olmalı, gıdaları ve ilaçları tanımalı; insan fizyolojisi hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bütün bunları kendini tanımaya basamak yaparak nefsi tezkiye ve tasfiye metotlarını öğrenmelidir.
Marifetname’de bilimsel bir takım konulara da değinildiğini görüyoruz. Peki,
modern bilimin bu günkü geldiği noktada Mârifetnâme yetersiz ve geçersiz mi kaldı?
İlmî çalışmalarda her gün ilerlemeler kaydedilmekte ve yeni yeni keşifler yapılmakta ise de, yeniler önceki çalışmaları her zaman geçersiz kılmamakta, bilakis onların üzerine bina olunmaktadır. Mesela Mârifetnâme’de gezegenlerin boyutları ve mesafeleri ile ilgili verilen rakamların isabetli olmadığından söz edilmemiş, ancak yeni gezegenler keşfedilmiştir. Bu itibarla, Mârifetnâme gibi yediden yetmişe her kesime hitap eden ve bu hususiyeti ile ayrıca gönüllerde taht kurmuş olan bir eserin bugün için yetersiz ve geçersiz olabileceğini zannetmek, ancak onun kapağını hiç açmamış olanların işi olabilir.
ECDAD, MÂRİFETNAME’Yİ BAŞUCU KİTABI YAPTI
“10 yıl kadar süren çalışmamızda biz onu gördük ki Mârifetnâme’de ortaya konulan tespitler, insanın ihtiyaçlarına dair söz söylenecek hemen her alanda sünnetullah çizgisine oturmuş ve eser bu sebeple eskimez klasikler arasında yerini almıştır. İstifade maksadıyla onun kapağını açan bir insan, cevabını aradığı pek çok sorunun tatminkar izahını bu kıymetli eserde bulabilir. Ecdâdın uzun süre Mârifetnâme’yi başucu kitabı edinerek ahlakî öğütleri içeren bazı bölümlerini ezbere bilmesi bu sebeple olmuştur diye düşünüyoruz. Bizim teklifimiz, Mârifetnâme’nin müracaat kitapları arasında bulunması ve mutlaka bir bütünlük içinde gözden geçirilmesidir.”Bir gönül mimarı
İbrahim Hakkı’yı kimileri astronom, kimileri ahlak üstadı, bazıları edip ve bazıları da kudretli bir şair olarak tanımlamış. Kimilerine göre bir mutasavvıftır. Bize göre o, bütün bunlarla birlikte bir gönül mimarıdır. Çünkü onun şahsiyeti dergâhta yoğrulmuş ve gençliğinden itibaren üstadının hususi iltifat ve ikramlarına mazhar olmuştur. Mârifetnâme’de üstadı Fakirullah’ın kerâmetlerine dikkat çeker, ancak kendisi de kerâmetleri zâhir olan bir Allah dostudur.
MÂRİFETNÂME, CİNSELLİKTEN İBÂRET DEĞİL
Marifetname ve İbrahim Hakkı’yı hafife alanlar da var...
Bir bölümü ile de olsa, Mârifetnâme ile ilgilendikleri için teşekkür ederim. Ve şunu istirham ederim; başından ve sonundan can alıcı cümleleri kırpılarak “Mârifetnâme’de şunlar var” şeklinde size sunulanlara itibar etmeyiniz. Eleştirdiğiniz veya “böyle bir kitapta olmamalı” dediğiniz bölümler için lütfen eserin aslına yahut aslına sâdık bir sadeleştirmesine bakınız. O zaman göreceksiniz ki, Mârifetnâme’de apaçık yazılan başka hakikatler de var. Dikkatle okuyanları gerçeklere uyandırıp muhabbet-i Mevlâ’ya taşıyabilecek birbirinden kıymetli bahisler var.
Kitapta cinsellikle ilgili bazı bilgilerin açıkça yazıldığını görüyoruz...
Merhum, bir insanın o günkü tabirle ilim-irfân sahibi olarak yetişmesi için bilmesini elzem gördüğü konuları kitabına yazmakta tereddüt etmemiştir. Yeri geldiğinde bir doktora, avukata, hoca efendiye sorulabilen mahrem bilgileri ihtiyacı olanın buradan okumasını istemiştir.
İbrahim Hakkı Hazretleri cinsellikle ilgili bahislerde de edebe riâyeti ön planda tutmaktadır. Karşılıklı sevgi, saygı, nezâfet ve zerâfete riayet ederek insan onurunu korumanın lüzumunu öncelikle vurgulamaktadır. Bu itibarla Hazret’in bu konudaki ısrarlı vurgularını kesip biçerek yapılan alıntılar çoğu kere yanıltıcı olmakta, yetişmekte olan kuşakların eserden ve müelliften soğumasına sebep olmaktadır.
Söyleşi: Fahreddin Dede, Yeni Akit ( 27.09.2011 )
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.